Politika, Din


Biz hırslı olmaya programlanmış durumdayız. Ve politika da budur. Bu sadece sıradan politika dünyasında böyle değildir, bu hatta günlük hayatını bile kirletmiştir. Küçük bir çocuk bile anneye, babaya gülümsemeye başlar; sahte bir gülümseme, politikacı. O henüz beşiğinde ve sen ona politikayı öğretmişsindir.

Politikanın sadece adından anlaşılan politika olmadığını anlamalısın. Nerede birisi bir iktidar numarası çeviriyorsa bu politikadır. Onun devletle, hükümetle ve bunun gibi şeylerle ilişkili olup olmamasının önemi yoktur.


Bana göre ‘politika’ sözcüğü genelde anlaşıldığından çok daha kapsamlıdır.

Sıklıkla sizin sanki onlar uzaydan gelen, bizim üzerimize dayatılmış farklı bir ırka aitlermiş gibi politikacılar ve din adamlarının insanları kandırdığı ve sömürdüğünü söylediğinizi duyuyorum. Benim anlayışıma göre bu politikacılar ve din adamları bizim içimizden çıkmışlardır. Bu nedenle biz onların yaptıklarından bütünüyle sorumluyuz ve onlar hakkında şikayette bulunmak kendimiz hakkında şikâyet etmek gibi geliyor. Bir politikacı ve bir rahip hepimizin içinde saklı değil mi? Lütfen yorumlar mısınız?

Politikacılar ve din adamları kesinlikle uzaydan gelmiyor; onlar bizim aramızdan yetişiyor. Biz de aynı güç arzusuna, aynı diğerlerinden daha kutsal olma hırsına sahibiz. Onlar bu hırslar ve arzular söz konusu olduğunda en başarılı insanlardır.

Kesinlikle biz sorumluyuz fakat bu bir kısır döngüdür; tek sorumlu olan bizler değiliz. Başarılı politikacılar ve din adamları yeni kuşakları aynı hırslar için koşullandırmaya devam ediyor; onlar toplumu üretiyor, onlar onun zihnini yetiştiriyor ve koşullandırıyor. Onlar da sorumludur; ve onlar sıradan insanlardan daha çok sorumludur çünkü sıradan insanlar onlara dayatılmakta olan her çeşit programın kurbanıdır.

Çocuk dünyaya hiçbir hırsı, hiçbir güç arzusu, daha yüksekte, daha kutsal, daha üstün olma fikri olmadan gelir. Kesinlikle o sorumlu olamaz. Onu yetiştirenler — anne babalar, toplum, eğitim sistemi, politikacılar, din adamları— aynı çete çocuğu sömürmeye devam eder.

Elbette sırası geldiğinde o da sömürecektir…fakat bu bir kısır döngüdür. Bunu nereden kırmak gerekir?

Ben din adamlarını ve politikacıları kötüleme konusunda ısrar ediyorum çünkü onun kırılacağı yer burasıdır. Dünyaya gelen küçük çocukları kötülemenin bir faydası olmayacaktır. Sıradan kitleleri kötülemek de yardımcı olmayacaktır çünkü onlar zaten koşullandırılmıştır; onlar sömürülüyorlar. Onlar acı çekiyor, onlar mutsuz. Fakat hiçbir şey onları uyandırmaz onlar derin uykudadır. Kötülemelerimizin yoğunlaşması gereken nokta, güce sahip olanlardır çünkü onların gelecek nesilleri kirletme gücü vardır. Şayet onlar durdurulabilirse yeni bir insana sahip olabiliriz.

Herkesin sorumlu olduğunu biliyorum. Ne olursa olsun şu ya da bu şekilde herkesin bunda bir katkısı vardır. Fakat bana göre önemli olan darbeyi indireceğin kişidir. Böylelikle yeni nesil çocukların için bu kısır döngüden kaçınılabilir. İnsanlık bunun içinde dönüp durmuştur. Bu yüzden sıradan kitleleri kötülemiyorum, seni kötülemiyorum. Bir konuma sahip olanları kötülüyorum. Şayet onlar kendi çıkarları düşünüldüğünde birazcık rahatlayabilirlerse ve mutsuz insan kitlesini görebilirlerse bir dönüşüm mümkündür; döngü kırılabilir. Ben bilinçli olarak politikacıları ve din adamlarını seçiyorum.

Herkesin sorumlu olduğunu biliyorum ama herkes bu döngüyü kırmaya muktedir değildir; bu yüzden de sürekli olarak din adamlarına ve politikacılara darbe vuruyorum. Ve artık onlar benden korkar hale geldiler; belki de hiçbir zaman tek bir insandan o kadar korkmamışlardı. Tüm dünyada benim ülkelerine girmemi istemiyorlar. Benim yasaklanmamla ilgili kanun ve kuralları yapan politikacıların ardında din adamları var.

Amerika’daki komünümüz politikacılar tarafından yok edildi ama politikacıların ardında kökten dinci Hıristiyanlar, en tutucu Hıristiyan rahipler grubu vardı- Ronald Reagan’ın kendisi de kökten dinci bir Hıristiyan’dır. Ve kökten dinci Hıristiyan olmak demek bütünüyle tutucu olmak demektir. O İncil’deki her sözcüğün kutsal olduğuna, Tanrı’nın kendi ağzından olduğuna inanır. Ve hem din adamları ve hem politikacılar son derece kırılgandır; onların altında hiçbir temel yoktur. Sadece iyi bir darbeye ihtiyaç vardır ve onların işi bitecektir. Ve onların işi bir kez bittiğinde toplum özgürlüğün tadına bakacaktır.

Çocukları daha insanca bir şekilde, koşullandırılmadan, zekice, tüm dünyaya bir bütün olarak bakar şekilde yetiştirebiliriz: Hıristiyanlar değil, Hindular değil, Müslümanlar değil, Hintliler değil, Çinliler değil, Amerikalılar olarak değil. Ülkeler ve dinler din adamlarının ve politikacıların yaratımlarıdır. Bir kez onların işi biterse dinler ve ülkeler de bitecektir.

Ve dinlerden özgürleşmiş, ülkelerden özgürleşmiş bir dünya, insani bir dünya olacaktır: Savaşsız, hiç kimsenin görmemiş olduğu şeyler uğruna gereksizce savaşılmadığı…

İnsanların binlerce yıldır birbirlerini Tanrı adına öldürmüş olmaları son derece aptalcadır. Onların hiçbiri görmemiştir, hiçbirinin hiçbir kanıtı yoktur, hiçbirinin herhangi bir bulgusu yoktur. Ve onlar hiç kimse onların gözlerinin içine doğrudan bakıp soruyu doğrudan sormadığı için utanmazlar bile… Ve onlar Haçlı Seferlerine, cihatlara, dini savaşlara devam edip kendi dogmalarına inanmayanları yok etmeyi sürdürüyorlar. Çünkü onların dogması ilahidir ve tüm diğer dogmalar şeytanın yaratımıdır.

Onlar insanlığa insanları öldürerek hizmet etmeye çalışıyorlar. Onların niyeti şeytanın pençesinden insanları özgürleştirmektir. Ancak en garip olan şey şudur ki her din diğer dinin şeytan tarafından yaratıldığını düşünür bu yüzden de savaş devam eder.

Politikacılar savaş üzerine savaş yapıyorlar. Ne için? Ben bir anlam veremiyorum. Yeryüzünde çizgiler yok; o halde bu haritaları ve çizgileri yapmanın anlamı ne?

Öğretmenlerimden bir tanesi çok zeki bir adamdı. Bir gün birkaç parça karton getirdi; bütün dünya haritasını küçük parçalar halinde kesmişti, onları sıraya koydu ve sordu: “Hanginiz gelip onları doğru sıraya yerleştirebilir?” pek çoğu denedi ve başaramadı.

Sadece bir çocuk, kimsenin başaramadığını ve parçaları bir araya getirerek dünya haritasını oluşturamadığını görüp bir parçanın arka tarafına baktı. O zaman tüm parçaların arkasını çevirdi ve bir adamın resmini buldu. Çok kolay olan ve anahtar olan adamın resmini bir araya getirdi. Bir tarafta adam oluştu ve diğer tarafta da dünya haritası oluştu.

Belki de aynı şey gerçek dünya için de geçerlidir… şayet insanı oluşturabilirsek, dünya da oluşacaktır. Şayet biz insanı sessiz, huzurlu, sevgi dolu yapabilirsek ülkeler ortadan kalkacak, savaşlar ortadan kalkacak, tüm çirkin politikalar ortadan kalkacaktır. Ve unutma ki tüm politikalar kirlidir; başka bir türü yoktur.

Ancak biz iktidara sahip olanlara darbe vurmalıyız. Sıradan zavallı insana darbe vurmanın yararı olmayacaktır çünkü onun iktidarı yoktur, o bir kurbandır. Onu değiştirebilsek bile bu büyük bir değişim olmayacaktır. Ancak biz din ve politika, din adamı ve politikacı arasındaki gizli ittifakı bozabilirsek bu gerçekten büyük bir değişim, bir devrim —gerekli olan yegâne devrim— olacaktır ve bu henüz gerçekleşmemiştir.

Politika hakkında ne söylemek istersiniz?

Söyleyecek bir şeyim var mı? Onu lanetliyorum. O asırlardır sefalet içinde yaşamamıza neden olan felakettir. Politika kesinlikle gereksizdir. Ancak politikacılar onun gereksiz olmasına izin vermeyecektir çünkü o zaman onlar başkanlıklarını, Beyaz Saraylarını, Kremlinlerini, başbakanlıklarını yitireceklerdir.

Politika gerekli değildir o gerçekten çağ dışıdır. O gerekliydi çünkü ülkeler sürekli savaşıyordu. Üç bin yılda beş bin tane savaş olmuştur. Şayet sınır çizgilerini kaldırıverirsek —ki onlar sadece harita üzerindedir, yeryüzünde değil— politikayı kim umursayacak? Evet, bir dünya hükümeti olacaktır fakat bu hükümet sadece işlevsel olacaktır. Onun hiçbir prestiji olmayacaktır çünkü hiç kimse ile rekabet olmayacaktır. Şayet sen dünya hükümetinin başkanı olursan ne olmuş? Sen hiç kimseden yüksekte olmayacaksın.

İşlevsel bir hükümet demek, demiryollarının işletilmesi gibidir. Demiryollarının başkanının kim olduğu kimin umurunda? Posta hizmetlerinin idare edilme şekli ve onun mükemmel olarak işletilmesini, posta işlerinin genel müdürünün kim olduğunu kim umursar. Ülkeler ortadan kalkmak zorundadır ve ülkelerin ortadan kalkması ile politikanın kendisi yok olur. O intihar eder. Geriye kalan şey, işleri sahiplenen işlevsel bir organizasyondur. Bir Rotary klüpteki gibi dönüşümlü şekilde yapılabilir, böylelikle bazen siyah bir adam baştadır, bazen bir kadın baştadır, bazen bir Çinli baştadır, bazen bir Rus baştadır, bazen bir Amerikalı baştadır. Fakat bu bir çark gibi dönmeye devam eder.

Belki altı aydan daha fazla bir kişiye verilmemelidir, bundan daha fazlası tehlikelidir. Böylelikle altı aylığına başkan ol ve sonra sonsuza dek çöpe git. Ve hiçbir kimse yeniden seçilmemeli. Aynı kişiyi yeniden, yeniden ve yeniden başkan seçmeye devam etmek basitçe zekâ kıtlığıdır. Bunu zekâ kıtlığı olarak görüyor musun? Hiç mi zeki insanın yok. Sadece devam etmek için tek bir tane mi budala var?

Tek bir dünyada siyasi partilere de ihtiyaç yoktur. Bireyler bireysel olarak karar vermeli. Ve herhangi bir siyasi partiye ihtiyaç yok, bu demokrasi için son derece tahripkârdır. Her ne kadar insanlar demokrasi siyasi partiler olmadan var olamaz dese de ben sana diyorum ki demokrasi siyasi partiler var olduğu sürece yaşayamaz. Çünkü onlar menfaat gruplarıdır.

Her birey aday olmak için ya da kimin doğru olduğunu hissediyorsa ona oy vermek için özgürdür. Ve kim gelirse gelsin senin cumhurbaşkanlarından ve başbakanlarından çok daha bilge olabilir. Belki de bunun nedeni sadece altı aylığına orada olacağı için zamanının şu üniversitenin açılışını yapmakla, bu köprünün açılışını yapmakla, şu yolun açılışını yapmakla, tüm bu saçmalıkların açılışını yapmakla ve zamanını boşa harcamakla geçiremeyeceğidir. Ve parlamento basitçe ellerinde sonsuz zaman olursa tamamıyla anlamsız işleri tartışmakla vakit geçirir. Küçücük bir kanunun geçmesi yıllar alır.

Sadece altı ayı olan bir adam bu aptallıklara izin veremez. O bilimsel danışmanlar, farklı alanlardan uzmanlar bulacaktır. Örneğin ekonomide dünyadaki en iyi ekonomi zihinlerini bulup kendisine danışmanlık yaptıracaktır. Onun çok vakti yok. O sadece yalan söyleme sanatını bilen ve başka bir şey bilmeyen üçüncü sınıf politikacılarla ilerleyemez. Eğer eğitimle ilgili bir karar vermek zorundaysa dünyadaki en iyi eğitimcilerin fikrini soracaktır. Ancak şu an garip şeyler oluyor…

Sana sadece basit bir formül veriyorum: Tek bir dünya.