Tanrı Problemi



Nietzsche’nin kâhince bir sözü vardır: “Tanrı öldü ve insan özgür.” Onun bu konuda çok muazzam bir kavrayışı vardı. Onun bu beyanatının derinliğini çok az insan anlamıştır. Bu, insan bilincinde bir kilometre taşıdır.

Eğer bir Tanrı varsa insan asla özgür olamaz; bu olasılık dışıdır. Tanrı ve insanın özgürlüğü birlikte var olamaz çünkü Tanrı’nın anlamı, onun yaratıcı olması demektir; o zaman bizler kuklalara indirgeniriz. Ve şayet o bizi yarattıysa, istediği an bizi yok edebilir. O bizi yarattığında bize hiçbir şey sormadı; bizi yok etmek istediğinde de bize sormak zorunda değil. Yaratmak ya da yok etmek tamamen onun arzusuna kalmıştır. Nasıl özgür olabilirsin? Olmak için dahi özgür değilsin. Ne doğumun senin özgürlüğündür, ne de ölümün senin özgürlüğündür ve bu iki köleliğin arasında hayatının bir özgürlük olabileceğini mi düşünüyorsun?

İnsanın özgürlüğü kurtarılacaksa Tanrı ölmek zorundadır.
Seçenek açıktır; boyun eğmek söz konusu değildir. Tanrı ile birlikte insan bir köle olarak kalacaktır ve özgürlük sadece boş bir sözcük olarak kalacaktır. Sadece Tanrı’nın olmadığı özgürlük anlam kazanmaya başlar.

Fakat Friedrich Nietzsche’nin ifadesi sadece yarısıdır; hiç kimse onu tamamlamaya çalışmadı. O tam gibi görünür ancak, görünümler her zaman hakiki değildir. Dünyada Tanrı’sı olmayan dinler vardır — ki bu dinlerde dahi insan özgür değildir. Friedrich Nietzsche Budizm’in, Jainizm’in, Taoizm’in — tüm dinlerin en derin olanlarının — farkında değildi. Bu üç din için Tanrı yoktur.

Lao Tzu, Mahavira ve Gautam Buda aynı nedenden Tanrı’yı reddetmiştir çünkü Tanrı ile birlikte insanın sadece bir kukla olduğunu görebilmişlerdir. O zaman aydınlanma için tüm çabalar anlamsız olur; sen özgür değilsin, nasıl aydınlanabilirsin? Ve her şeye gücü yeten, tüm güce sahip birisi var; senin aydınlanmanı senden alabilir. O her şeyi yok edebilir!

Ancak, Nietzsche tanrısız dinler olduğunun farkında değil. Binlerce yıldır Tanrı’nın varlığının insan özgürlüğünün önündeki en büyük engel olduğunu anlamış insanlar vardır; onlar Tanrı’yı ortadan kaldırmıştır. Fakat insan hâlâ özgür değildir.

Benim senin anlaman için yol göstermeye çalıştığım şey, sadece Tanrı’yı öldürerek insanı özgür kılamayacağındır. Bir şeyi daha öldürmek zorunda kalacaksın ve bu da dindir.

Bu nedenle dinin de ölmesi gerektiğini söyledim; o, Tanrı’yı izlemeli. Ve biz senin üzerinde senden daha güçlü hiç kimsenin olmadığı ve farklı türden kafesler — Hıristiyan, Müslüman, Hindu, Budist — güzel kafesler yaratacak organize dinin olmadığı dinsiz ve Tanrısız bir dindarlık yaratmak zorundayız.

Tanrı ve dinin birlikte ölmesi ile otomatik olarak bir şey daha ölür ve bu da din adamlığı, liderlik, farklı çeşitlerdeki dinî liderliktir. Artık onun bir işlevi yoktur. Onun bir papa ya da bir shankaracharya ya da bir ayetullah olabileceği organize bir din yoktur. Onun temsil edebileceği bir Tanrı yoktur; onun işlevi bitmiştir.

Buda, Mahavira, Lao Tzu, Tanrı olmadan bile din kalırsa, din adamının insanı köleliğin içinde tutmayı başarabileceğini bilmeden, farkında olmadan Friedrich Nietzsche ile aynı şekilde Tanrı’yı bırakmışlardır. Ve o, insanı köle olarak tutmuştur.

O nedenle Friedrich Nietzsche’nin kavrayışını tamamlamak için din ölmek zorundadır. Eğer Tanrı yoksa organize bir dinin olmasının anlamı yoktur. Kim için organize din var olsun ki? Kiliseler, tapınaklar, camiler, sinagoglar yok olmak zorundadır. Ve bununla birlikte hahamlar ve piskoposlar ve her çeşidinden dinî lider basitçe işsiz kalır, gereksiz hale gelir. Ancak, muazzam bir devrim gerçekleşir; insan tamamen özgür olur.

Bu özgürlüğün ifade ettiği şeyler hakkında konuşmadan önce Friedrich Nietzsche’nin kavrayışı gerçekleşseydi, o zaman insanoğlu için nasıl bir özgürlük olacağını anlamak durumundasın. Tanrı öldü, insan özgür ... ne için özgür? Onun özgürlüğü tıpkı diğer hayvanlarınki gibi olacaktır.

Ona özgürlük demek doğru değildir; o tutkudur. O özgürlük değildir, çünkü o hiç sorumluluk, hiç bilinç taşımaz. O, insanın kendisini yukarı doğru yükseltmesine, esaretinde olduğundan daha yüksek bir şey olmasına yardım etmeyecek. Özgürlük seni köleliğinin içinde olduğun yerden daha yükseğe çekmiyorsa anlamsızdır. Özgürlüğünün, seni köleliğinden daha aşağıya çekmesi mümkündür çünkü köleliğin belli bir disiplini vardı, onun belirli bir ahlakı vardı, onun belirli prensipleri vardı. Onun, arkanı kollayan, cezalandırılmaktan ve cehennemden korkutan, ödüller ve cennet için seni açgözlü kılan ve seni, özgürlüğü olan ama bu özgürlüğün onları daha yüksek bir varlık yapmadığı vahşi hayvanlardan biraz daha yüksekte tutan belirli bir organize dini vardı. Senin takdir edebileceğin herhangi bir niteliği o vermemiştir.

Nietzsche sadece özgürlük vermenin yeterli olmadığına ilişkin hiçbir fikre sahip değildi; o sadece yetersiz değil, tehlikelidir. O insanı hayvanlığa indirgeyebilir. Özgürlük adına daha yüksek bilinç hallerine doğru giden yolunu kaybedebilir.

Ben Tanrı öldü, organize bir varlık olarak din öldü dediğimde; o zaman insan kendisi olmak için özgürdür. İlk defa o, en derindeki varlığını hiçbir engel olmadan keşfetmek için özgürdür. O kendi varlığının derinliklerine dalmak için, bilincinin yüksekliklerine ulaşmak için özgürdür. Onu engelleyecek hiç kimse yoktur; onun özgürlüğü tamdır. Ancak, bu özgürlük sadece — Tanrı’nın mevcudiyetinin kalkması ile, dinin mevcudiyetinin kalkması ile, din adamlığının ve dinî liderliğin mevcudiyetinin kalkması ile — mümkün olur. Böyle olursa benim dindarlık niteliği dediğim bir şeyi koruyabiliriz, bu sayede sadece dindarlık canlı kalır. Ve dindarlık insan özgürlüğü ile mükemmel bir şekilde uyumludur; o, insan gelişimini güçlendirir.

“Dindarlık” diyerek ben insanın olduğu hali ile yeterli olmadığını ifade ediyorum. O daha fazla olabilir, o çok daha fazlası olabilir. O ne olursa olsun bir tohumdur. O içinde nasıl bir potansiyel taşıdığını bilmez.

Dindarlık basitçe, gelişmek için bir meydan okumadır; o, tohumun kendini ifade etmesinin zirvesine ulaşması, binlerce çiçeğe dönüşmesi ve içinde saklı olan mis kokuları serbest bırakması için bir meydan okumadır. Bu mis kokuya ben dindarlık diyorum. Onun senin sözde dinlerinle hiçbir alakası yoktur, onun Tanrı ile hiçbir alakası yoktur, onun din adamlığıyla hiçbir alakası yoktur. Onun seninle ve senin gelişme potansiyelinle bir alakası vardır.---OSHO
Bookmark and Share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder