Ana içeriğe atla

Hayatın Anlamı..

Hayatın kendi içinde herhangi bir anlam yoktur. Yaşam bir anlam yaratma fırsatıdır. Anlam keşfedilmez: yaratılmak zorundadır. Anlamı sadece yaratırsan bulacaksın. O çalılıkların arasında, birazcık aradığında bulabileceğin şekilde, bir yerlerde yerde yatmıyor. O senin bulabileceğin bir taş gibi orada durmuyor. O senin besteleyeceğin bir şiir, söylenecek bir şarkı, edilecek bir danstır.


Anlam bir danstır, taş değil. Anlam müziktir. Onu ancak yaratırsan bulacaksın. Unutma bunu.

Milyonlarca insan anlamın keşfedilmesi gereklidir gibi son derece aptalca bir fikir yüzünden anlamsız hayatlar yaşamaktadır. Sanki o zaten orada bir yerdeymişçesine. Tek yapman gereken perdeyi kaldır ve yakala, işte anlam burada! Böyle bir şey değildir o oysa.

Öyleyse unutma: Buda anlamı bulur çünkü onu yaratır. Ben buldum çünkü yarattım onu. Tanrı bir 'şey' değildir, bir yaratımdır. Ve sadece yaratanlar bulur. Ayrıca, anlamın bir yerlerde yatıyor olmaması iyidir, aksi taktirde bir kişi onu keşfetmiş olurdu - o zaman da tüm diğerlerinin onu bulmasına ne gerek kalırdı?

Dinsel ve bilimsel anlam arasındaki farkı göremiyor musun? Albert Einstein görecelilik teorisini buldu, onu tekrar tekrar keşfetmek zorunda mısın? Bunda bir yarar var mı? Bir adam yaptı; o sana haritayı verdi. Bu onun yıllarını almış olabilir ancak senin onu anlaman sadece bir kaç saat sürer. Üniversiteye gidip öğrenebilirsin.

Buda da bir şey keşfetti, Zerdüşt da bir şey keşfetti ama Albert Einstein'in keşfi gibi değildir onlar. Yalnızca Zerdüşt'ü ve haritasını takip ettiğinde bulacağın bir yerde değildir o. Onu hiç bulamayacaksın. Sen bir Zerdüşt olmak zorunda kalacaksın. Farkı görüyor musun?

Görecelilik teorisini anlayabilmek için Albert Einstein olmak durumunda değilsin, hayır. Sadece ortalama bir zekanın olması yetecektir, hepsi bu. Şayet çok fazla engelli değilsen, anlayacaksın.

Ancak, Zerdüşt'ü anlamak için, bir Zerdüşt olmak zorundasın - bundan azı işe yaramayacaktır. Onu yeniden yaratmak zorundasın. Ve her birey Tanrı'yı, anlamı, gerçeği doğurmak zorundadır; her insan ona hamile kalmalı ve doğumun sancılarından geçmelidir. Herkes onu kendi rahminde taşımalı, kendi kanıyla beslemelidir ve ancak o zaman kişi onu keşfeder.
Bookmark and Share

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dinamik Meditasyon

 Dinamik Meitasyon İlk aşama: 10 dakika Hızla burnundan nefes alıp verirken, bırak nefesin yoğun ve kaotik olsun. Nefes ciğerlere derinlemesine ulaşmalıdır. Derin nefes aldığından emin ol, mümkün olduğunca hızlı nefes alıp ver. Bedenini kasmadan, omuzların ve boynun gevşek olduğundan emin ol. Nefes alıp verme haline gelene kadar devam et. Bir kez enerjin harekete geçtiğinde, bedenini de harekete geçirmeye başlayacaktır. Bu bedensel devinimlerin oluşmasına izin ver, onları daha fazla enerji açığa çıkarmada yardımcı olarak kullan. Kollarını ve bedenini doğal bir şekilde hareket ettirmek enerjinin yükselmesine yardım edecektir. Enerjinin yükseldiğini hisset; ilk aşamada kendini salıverme ve hiç yavaşlama. İkinci aşama: 10 dakika Bedenine orada ne varsa dışa vurması için özgürlük tanı... PATLA! .... Bedeninin kontrolü ele geçirmesine izin ver. Dışarı atılmasına gerek olan her şeyi serbest bırak. Bütünüyle çıldır.... Şarkı söyle, çığlık at, ka...

Arayış

Hayat bir arayıştır, sürekli bir arayış, ümitsiz bir arayış; arayanın ne aradığını bilmediği bir arayış. Aramak için çok derin bir içgüdü var, ama insan ne aradığını bilmiyor. Ve öyle bir zihin durumu var ki, eline geçen şey ne olursa olsun, seni tatmin etmiyor. Hayal kırıklığı insanın kaderiymiş gibi görünüyor; çünkü ulaştığın şey, ona ulaştığın anda anlamsızlaşıyor. Yeniden aramaya başlıyorsun.   Bir şey elde etsen de etmesen de, arayış devam ediyor. Neyin var neyin yok, hiç önemli değil, çünkü arayış her durumda sürüyor. Fakirler arayışta, zenginler arayışta, hastalar arayışta, iyiler arayışta, güçlüler arayışta, güçsüzler arayışta, aptallar arayışta, bilgeler arayışta ve kimse tam olarak ne aradığını bilmiyor.   Bu arayışın ne olduğu ve neden orda olduğu anlaşılmalı. Öyle görünüyor ki, insanın varlığında, insanın zihninde bir boşluk var. İnsan bilincinin yapısında bir delik, bir kara delik var sanki. İçine sürekli bir şeyler atıyorsun ve hepsi kayboluyor. Sanki hiçbi...

Aşık olmak

Aşk bir ilişki değildir. Aşk bir varoluş durumudur ve bir başkasıyla hiçbir ilgisi yoktur. İnsan aşık olmaz, insan aşk olur. Ve tabii insan aşk olduğu zaman aşık da olur. Ama bu bir sonuçtur, bir yan üründür; kaynak değil. Kaynak, insanın aşk olmasıdır. Peki, kim aşk olabilir? Doğal olarak, eğer kim olduğunun farkında değilsen, aşk olamazsın. Korku olursun. Korku, aşkın tam karşıtıdır. Unutma, insanların düşündüğü gibi aşkın ve sevginin karşıtı nefret değildir. Nefret, amuda kalkmış aşktır, aşkın karşıtı değil. Aşkın gerçek karşıtı korkudur. İnsan sevgiyle büyür, korkuyla küçülür. İnsan, korkuda kapanır, sevgide açılır. İnsan, korkuda şüphe duyar, sevgide güvenir. İnsan korkuda yalnız kalır, sevgide ise kaybolur; o yüzden de yalnızlık gibi bir durum söz konusu olmaz. Eğer insan yoksa, nasıl yalnız olabilir? Çünkü sevgi varken bütün bu ağaçlar, kuşlar, bulutlar, güneş ve yıldızlar senin içindedir. Aşk, kendi içindeki gökyüzünün farkına vardığın zaman yaşanır. Küçük bir çocukta korku ...