Ana içeriğe atla

Açgözlülük nedir?

"Bhagvvan, Açgözlülük nedir?"
 
Dünyanın en zengin insanlarından Andrew Carnegie ölürken şöyle demiştir "Çok param oldu. Daha fazla olursa daha iyi olacağımı düşündüm ve tüm hayatımı bununla geçirdim. Fakat şimdi kendimi eskisinden daha boş hissediyorum."
İnsan içerisinde boşluk ve anlamsızlık hissettiğinde bunu dışarıdaki şeylerle doldurmak ister. Bu doldurma çabasına açgözlülük denir. Fakat bu çaba başarısızlığa mahkumdur. Çünkü ne biriktirirseniz dışarıda kalacak ve içinize ulaşamayacaktır. Sorun içeride olmasına rağmen çözüm arayışı içeriyi kapsamaz. Açgözlülük aptallıktır, derin bir aptallık. Aptallığın sonu yoktur. Tüm insanlığın ihtiyacı olan meditasyondur.
İrlandalı genç adam, sevgilisinin evine düzinelerce gül ile gelir. Genç kız gülleri görünce çok sevinir. Hemen soyunup yatağa uzandıktan sonra şöyle der "Sevgilim bu güller için."
Genç adam şaşırarak yanıtlar "Aptallaşma sevgilim, vazoda daha uzun dayanır.
Manuel, Portekiz'den Brezilya'ya yeni bir iş kurmak için gelir. Rio'da eski dostu Jaquin'i bulur. Jaquin ona Rio'da motel işletmede iyi para olduğunu söyler ve bazı tavsiyelerde bulunur.
Aradan aylar geçer ve iki arkadaş tekrar karşılaşırlar. Jaquin işlerin nasıl gittiğini sorar hemen.
Manuel "Tavsiyelerin işe yaramadı ve iflas ettim. Oysa ne söylediysen yaptım. Moteli en iyi mimarlara dizayn ettirdim. Egzotik bir atmosfer yarattım. Yatak çevresinde aynalar, yumuşak renkli ışıklar yaptırdım. Hiçbiri işe yaramadı. Her saat başı bir sevgililer gelir diyordun tek bir çift bile uğramadı. Sadece çocuklu bir aile geldi o kadar." der.
Jaquin şaşırır ve sorar "Peki motelin adını ne koydun?"
Manuel "Kutsal Meryem Anamızın Evi."
Adamın biri bir açık hava partisine gider. Çok içer ve sarhoş olur. Bu esnada pantolonundan ufak bir yılan içeri girer. Partiden çıkıp eve gidince hemen sızar. Sabaha karşı tuvaletini yapmak için kalkar. Yanlışlıkla ufak yılanı çıkarınca şaşırır ve şöyle der "Doğrusu bu ufak ağzını hatırlıyorum ancak iki ufak gözünü hatırlayamadım.".

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dinamik Meditasyon

 Dinamik Meitasyon İlk aşama: 10 dakika Hızla burnundan nefes alıp verirken, bırak nefesin yoğun ve kaotik olsun. Nefes ciğerlere derinlemesine ulaşmalıdır. Derin nefes aldığından emin ol, mümkün olduğunca hızlı nefes alıp ver. Bedenini kasmadan, omuzların ve boynun gevşek olduğundan emin ol. Nefes alıp verme haline gelene kadar devam et. Bir kez enerjin harekete geçtiğinde, bedenini de harekete geçirmeye başlayacaktır. Bu bedensel devinimlerin oluşmasına izin ver, onları daha fazla enerji açığa çıkarmada yardımcı olarak kullan. Kollarını ve bedenini doğal bir şekilde hareket ettirmek enerjinin yükselmesine yardım edecektir. Enerjinin yükseldiğini hisset; ilk aşamada kendini salıverme ve hiç yavaşlama. İkinci aşama: 10 dakika Bedenine orada ne varsa dışa vurması için özgürlük tanı... PATLA! .... Bedeninin kontrolü ele geçirmesine izin ver. Dışarı atılmasına gerek olan her şeyi serbest bırak. Bütünüyle çıldır.... Şarkı söyle, çığlık at, ka...

Arayış

Hayat bir arayıştır, sürekli bir arayış, ümitsiz bir arayış; arayanın ne aradığını bilmediği bir arayış. Aramak için çok derin bir içgüdü var, ama insan ne aradığını bilmiyor. Ve öyle bir zihin durumu var ki, eline geçen şey ne olursa olsun, seni tatmin etmiyor. Hayal kırıklığı insanın kaderiymiş gibi görünüyor; çünkü ulaştığın şey, ona ulaştığın anda anlamsızlaşıyor. Yeniden aramaya başlıyorsun.   Bir şey elde etsen de etmesen de, arayış devam ediyor. Neyin var neyin yok, hiç önemli değil, çünkü arayış her durumda sürüyor. Fakirler arayışta, zenginler arayışta, hastalar arayışta, iyiler arayışta, güçlüler arayışta, güçsüzler arayışta, aptallar arayışta, bilgeler arayışta ve kimse tam olarak ne aradığını bilmiyor.   Bu arayışın ne olduğu ve neden orda olduğu anlaşılmalı. Öyle görünüyor ki, insanın varlığında, insanın zihninde bir boşluk var. İnsan bilincinin yapısında bir delik, bir kara delik var sanki. İçine sürekli bir şeyler atıyorsun ve hepsi kayboluyor. Sanki hiçbi...

Aşık olmak

Aşk bir ilişki değildir. Aşk bir varoluş durumudur ve bir başkasıyla hiçbir ilgisi yoktur. İnsan aşık olmaz, insan aşk olur. Ve tabii insan aşk olduğu zaman aşık da olur. Ama bu bir sonuçtur, bir yan üründür; kaynak değil. Kaynak, insanın aşk olmasıdır. Peki, kim aşk olabilir? Doğal olarak, eğer kim olduğunun farkında değilsen, aşk olamazsın. Korku olursun. Korku, aşkın tam karşıtıdır. Unutma, insanların düşündüğü gibi aşkın ve sevginin karşıtı nefret değildir. Nefret, amuda kalkmış aşktır, aşkın karşıtı değil. Aşkın gerçek karşıtı korkudur. İnsan sevgiyle büyür, korkuyla küçülür. İnsan, korkuda kapanır, sevgide açılır. İnsan, korkuda şüphe duyar, sevgide güvenir. İnsan korkuda yalnız kalır, sevgide ise kaybolur; o yüzden de yalnızlık gibi bir durum söz konusu olmaz. Eğer insan yoksa, nasıl yalnız olabilir? Çünkü sevgi varken bütün bu ağaçlar, kuşlar, bulutlar, güneş ve yıldızlar senin içindedir. Aşk, kendi içindeki gökyüzünün farkına vardığın zaman yaşanır. Küçük bir çocukta korku ...