Ana içeriğe atla

4


Hayata evet diyebilmek zordur. Çünkü hayır demek üzere eğitildiniz. Bir çocuk doğduğunda evet diyendir. Yavaş yavaş kendini bir birey olarak hissetmeye başlar. Ve böylece hayırlar yükselmeye başlar. Bu onun egosunun doğuşudur. Ego hayır olmadan var olmaz. Bu birey olmak için gerekli, içsel bir gerekliliktir. Eğer evet demeye devam eder ise kendi varlığını belirleyemez. Evet, bir belirleyicilik taşımaz. Hayır dediğinizde onu söyleyen bir "ben" vardır. Evet ise bir "ben" belirleyicisi içermez.
Evet dediğiniz sürece, siz ve yaşam bir olarak kalırsınız. İncil'deki Adem'in hikayesi de hayır demeyi anlatır. Tanrı ile anlaşmazlığa düşmek. Bu olmalıydı aksi takdirde Adem Tanrının yanından ayrılmazdı. Herhangi bir bireyselliği olamazdı. Bunun geçmişte bir kere olduğunu düşünmeyin. Her yeni doğan çocukla bu tekrarlanır. Her çocuk doğduktan sonra birkaç yıl cennette kalır ve sonra yavaş yavaş asi olmaya başlar. Çünkü bireyselliği, egosu gelişmeye başlar. Babası yapma deyince yapar. Sadece aksini yapmak için sevmediği şeyleri bile yapar. Sevmediği sigarayı bile babası yapma dediği için içer. Bir çocuk için bu iyidir çünkü bireyselliği gelişir. Ben buna karşı değilim.
Bireyselliğiniz açısından topluma, babanıza, ailenize, hayır demek iyidir. Fakat bir gün varoluşa, Tanrıya evet demek zorundasınız. Aksi takdirde kutsal olan ile birliğe ulaşamazsınız. Buradaki çelişkiyi görün: Eğer bir çocuk hayır demez ise büyüyemez ancak bir yetişkin hayır demeye devam eder ise çocuk olarak kalır. Bu her zaman evet deneceği manasına gelmez. Ne "evet" ne de "hayır" sizde bağımlılık yaratmasın. İkisinden de özgür olun. O anda içinizden nasıl geliyor ise öyle davranın. Evet veya hayır geçmişinizden, hatıralarınızdan değil, o an hissettiklerinizden kaynaklanmalı.
Adamın biri, bot gezintisi sırasında "Hayır, hayır." diye bağırarak geziyordu. Görenlerden biri şaşırarak durumu oradaki polise haber verdi. Polis "Üzülmeyin beyefendi. O adam Beyaz Saray'ın evet efendimcilerinden biridir, şu an tatilde." dedi.
Evet ile hayır, nefes almak ve vermek gibidir. İkisine de ihtiyaç vardır. Hayır ego için gereklidir. Ancak unutmayın ki sizinle Tanrı arasındaki en büyük engel egonuzdur. Aslında ego zayıflık, alçakgönüllülük ise güçlülüktür. Bu bir çelişki gibi görünür. Egoya derinlemesine bakarsanız eğer; insanın kendi zayıflığının çevresindeki zırh olduğunu görürsünüz. En zayıf olanın en fazla egosu vardır. Gerçekten güçlü insan ise korunmasız, yaralanmaya açık yaşar.
Egonun gücü taşa, alçakgönüllülüğünki ise suya benzer. Lao Tzu "Su gibi olun demiştir." Sonunda kazanan su olur. Büyük bir taşın üzerine akan bir şelaleye bakın. Sonunda yumuşak ve dişi olan su, taşı eritir ve yok eder. Burada taş sertliği yüzünden kaybeder

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dinamik Meditasyon

 Dinamik Meitasyon İlk aşama: 10 dakika Hızla burnundan nefes alıp verirken, bırak nefesin yoğun ve kaotik olsun. Nefes ciğerlere derinlemesine ulaşmalıdır. Derin nefes aldığından emin ol, mümkün olduğunca hızlı nefes alıp ver. Bedenini kasmadan, omuzların ve boynun gevşek olduğundan emin ol. Nefes alıp verme haline gelene kadar devam et. Bir kez enerjin harekete geçtiğinde, bedenini de harekete geçirmeye başlayacaktır. Bu bedensel devinimlerin oluşmasına izin ver, onları daha fazla enerji açığa çıkarmada yardımcı olarak kullan. Kollarını ve bedenini doğal bir şekilde hareket ettirmek enerjinin yükselmesine yardım edecektir. Enerjinin yükseldiğini hisset; ilk aşamada kendini salıverme ve hiç yavaşlama. İkinci aşama: 10 dakika Bedenine orada ne varsa dışa vurması için özgürlük tanı... PATLA! .... Bedeninin kontrolü ele geçirmesine izin ver. Dışarı atılmasına gerek olan her şeyi serbest bırak. Bütünüyle çıldır.... Şarkı söyle, çığlık at, ka...

Arayış

Hayat bir arayıştır, sürekli bir arayış, ümitsiz bir arayış; arayanın ne aradığını bilmediği bir arayış. Aramak için çok derin bir içgüdü var, ama insan ne aradığını bilmiyor. Ve öyle bir zihin durumu var ki, eline geçen şey ne olursa olsun, seni tatmin etmiyor. Hayal kırıklığı insanın kaderiymiş gibi görünüyor; çünkü ulaştığın şey, ona ulaştığın anda anlamsızlaşıyor. Yeniden aramaya başlıyorsun.   Bir şey elde etsen de etmesen de, arayış devam ediyor. Neyin var neyin yok, hiç önemli değil, çünkü arayış her durumda sürüyor. Fakirler arayışta, zenginler arayışta, hastalar arayışta, iyiler arayışta, güçlüler arayışta, güçsüzler arayışta, aptallar arayışta, bilgeler arayışta ve kimse tam olarak ne aradığını bilmiyor.   Bu arayışın ne olduğu ve neden orda olduğu anlaşılmalı. Öyle görünüyor ki, insanın varlığında, insanın zihninde bir boşluk var. İnsan bilincinin yapısında bir delik, bir kara delik var sanki. İçine sürekli bir şeyler atıyorsun ve hepsi kayboluyor. Sanki hiçbi...

Aşık olmak

Aşk bir ilişki değildir. Aşk bir varoluş durumudur ve bir başkasıyla hiçbir ilgisi yoktur. İnsan aşık olmaz, insan aşk olur. Ve tabii insan aşk olduğu zaman aşık da olur. Ama bu bir sonuçtur, bir yan üründür; kaynak değil. Kaynak, insanın aşk olmasıdır. Peki, kim aşk olabilir? Doğal olarak, eğer kim olduğunun farkında değilsen, aşk olamazsın. Korku olursun. Korku, aşkın tam karşıtıdır. Unutma, insanların düşündüğü gibi aşkın ve sevginin karşıtı nefret değildir. Nefret, amuda kalkmış aşktır, aşkın karşıtı değil. Aşkın gerçek karşıtı korkudur. İnsan sevgiyle büyür, korkuyla küçülür. İnsan, korkuda kapanır, sevgide açılır. İnsan, korkuda şüphe duyar, sevgide güvenir. İnsan korkuda yalnız kalır, sevgide ise kaybolur; o yüzden de yalnızlık gibi bir durum söz konusu olmaz. Eğer insan yoksa, nasıl yalnız olabilir? Çünkü sevgi varken bütün bu ağaçlar, kuşlar, bulutlar, güneş ve yıldızlar senin içindedir. Aşk, kendi içindeki gökyüzünün farkına vardığın zaman yaşanır. Küçük bir çocukta korku ...