Hızla burnundan nefes alıp verirken, bırak nefesin yoğun ve kaotik olsun.
Nefes ciğerlere derinlemesine ulaşmalıdır. Derin nefes aldığından emin ol, mümkün olduğunca hızlı nefes alıp ver.
Bedenini kasmadan, omuzların ve boynun gevşek olduğundan emin ol.
Nefes alıp verme haline gelene kadar devam et.
Bir kez enerjin harekete geçtiğinde, bedenini de harekete geçirmeye başlayacaktır. Bu bedensel devinimlerin oluşmasına izin ver, onları daha fazla enerji açığa çıkarmada yardımcı olarak kullan. Kollarını ve bedenini doğal bir şekilde hareket ettirmek enerjinin yükselmesine yardım edecektir.
Enerjinin yükseldiğini hisset; ilk aşamada kendini salıverme ve hiç yavaşlama.
Enerjinin yükseldiğini hisset; ilk aşamada kendini salıverme ve hiç yavaşlama.
Bedenine orada ne varsa dışa vurması için özgürlük tanı...
PATLA! ....
Bedeninin kontrolü ele geçirmesine izin ver. Dışarı atılmasına gerek olan her şeyi serbest bırak.
Bütünüyle çıldır....
Şarkı söyle, çığlık at, kahkaha at, bağır, ağla, zıpla, sallan, dans et, tekmele ve kendini oraya buraya at.
Geride bir şey kalmasın, tüm bedenini hareket halinde tut.
Biraz rol yapmak çoğunlukla seni harekete geçirmeye yardımcı olur.
Zihninin olmakta olan şeye karışmasına hiç bir şekilde izin verme.
Bedeninle bütün olmayı hatırla.
Omuzlarını ve boynunu gevşek bırakarak, ellerini yumruk yapmadan her iki kolunu da mümkün olduğunca yükseğe kaldır.
Omuzlarını ve boynunu gevşek bırakarak, ellerini yumruk yapmadan her iki kolunu da mümkün olduğunca yükseğe kaldır.
Kaldırılmış kollarla, mümkün olduğunca derinden, karnının altından gelen HU !... HU !...HU ! mantrasını bağırıp zıpla.
Ayak tabanınla yere her basışında (topuklarının yere değdiğinden emin olarak), sesin seks merkezine (Ç.N.:Apış arası, iki bacağın birleşim noktası) vurmasına olanak tanı.
Kendini hangi pozisyonda bulursan bul, orada donup kal.
Bedenini hiçbir şekilde düzeltme.
Bir öksürük, bir hareket, herhangi bir şey enerji akışını dağıtacak ve çaba boşa gidecektir.
Sana olmakta olan her şeye tanıklık et.
Kutla!... Orada olan ne varsa müzik ve dans ile ifade et.
Kutla!... Orada olan ne varsa müzik ve dans ile ifade et.
Canlılığını tüm gün boyunca taşı.
İndirmek için açılan sayfanın herhangi bir yerine sağ tıklayın, ve ''Farklı Kaydet''i seçin
Herhangi bir nedenden dolayı, Dinamik Meditasyon orjinal müziğini bulamazsanız..Facebook sayfama mesaj atın... Pavan Sufiya
Herhangi bir nedenden dolayı, Dinamik Meditasyon orjinal müziğini bulamazsanız..Facebook sayfama mesaj atın... Pavan Sufiya
Standart Video
Detaylı Anlatım
Dinamik Meditasyonu'nun detaylı anlatım videosu..Anlatan kişi Osho nun doktoru Dr. John Andrews.Sannyas ismi Sw Prem Amrito
.(İngilizce)
1. Aşama
2. Aşama
3, 4 ve 5. Aşama
Dinamik meditasyon hakkında detaylı bilgi
Meditasyon bir enerji olgusudur. Tüm enerji türlerine ilişkin anlaşılması gerekli olan temel şey — ve bu anlaşılması gereken en temel yasadır: Enerji çift kutupta hareket eder. Bu onun tek hareket etme şeklidir; onun hareketi için başka yol yoktur. O çift kutupta hareket eder.
Bir enerjinin aktif hale gelebilmesi için zıt kutba ihtiyaç vardır. Aynen elektriğin negatif ve pozitif kutuplar arasında hareket etmesi gibi. Eğer yalnızca negatif kutup varsa elektrik oluşmayacaktır; ya da sadece pozitif kutup varsa elektrik oluşmayacaktır. Her iki kutup da gereklidir. Her iki kutup buluştuğunda, elektriği yaratırlar ve sonrasında da kıvılcım ortaya çıkar.
Ve bu tüm olgular için böyledir. Hayat devam eder: kadın ve erkek arasında kutuplaşmayla. Kadın negatif hayat enerjisidir; erkek pozitif kutuptur. Onlar elektrikseldir — bu nedenle çok fazla çekim oluşur. Tek başına erkek ile hayat kaybolur giderdi, tek başına kadın ile hiç yaşam olmazdı; sadece ölüm olurdu. Erkek ve kadın arasında denge vardır. Yaşam nehri, erkek ve kadın — bu iki kutup, bu iki kıyı — arasında akar.
Nereye bakarsan bak, aynı enerjinin kutuplar arasında hareket ettiğini, kendini dengelediğini bulacaksın.
Bu kutuplaşma meditasyon için çok anlamlıdır çünkü zihin mantıklıdır ve hayat diyalektiktir. Ben zihin mantıklıdır dediğimde, bu zihnin bir çizgi halinde hareket ettiği anlamına gelir. Hayatın diyalektik olduğunu söylediğimde, hayat çizgi halinde değil, zıddı ile birlikte hareket eder, demek istiyorum. O negatiften pozitife zig ziglar yapar — pozitiften negatife, negatiften pozitife. O zig zag yapar; o zıtlıkları kullanır.
Zihin çizgi üzerinde hareket eder, basit düz bir çizgi. O hiç zıddına gitmez — o zıddı reddeder. Zihin bire inanır ve hayat ise ikiye inanır.
Bu durumda zihin her ne yaratırsa yaratsın tek olanı seçer. Eğer zihin sessizliği seçerse — hayatta yaratılan gürültüden bıkarsa ve sessiz olmaya karar verirse — zihin Himalayalar'a gider. O sessiz olmak ister, ne türden olursa olsun gürültü çıkaran hiç bir şey yapmak istemez. Hatta kuşların şarkıları bile onu rahatsız edecektir; ağaçların arasındaki esinti bile rahatsız edici olacaktır. Zihin sessizlik ister; o tek yön seçmiştir. Artık karşıt olan tamamıyla reddedilmelidir.
Ancak Himalayalar'da yaşayan — sessizlik arayan, diğerini, karşıtını görmezden gelen — bu adam ölüye dönüşecek; kesinlikle yavanlaşacaktır. Ve sessiz olmayı tercih ettikçe, daha da yavanlaşacaktır — çünkü hayat karşıtına, karşıtlığın meydan okumasına ihtiyaç duyar.
İki karşıtlık arasında değişik türden bir sessizlik vardır. İlki ölü bir sessizliktir; mezarlığın sessizliği. Ölü bir adam sessizdir ama sen ölü bir adam olmak istemezsin. Ölü bir adam kesinlikle sessizdir. Onu hiç kimse rahatsız edemez, onun konsantrasyonu mükemmeldir. Onun zihnini çelmek için hiçbir şey yapamazsın; onun zihni kesinlikle sabitlenmiştir. Hatta çevresinde tüm dünya çılgına dönse bile, konsantrasyonu bozulmaz. Fakat yine de sen ölü bir adam olmak istemezsin. Sessizlik, konsantrasyon ya da her ne dersen de ... ölü olmak istemezsin — çünkü sen sessiz ve ölüysen, sessizlik anlamsızdır.
Sessizlik sen tamamıyla canlı, diri, yaşam enerjisi ile kaynarken gerçekleşmek zorundadır. O zaman sessizlik anlamlıdır. Fakat o zaman sessizlik farklı, tümden farklı bir niteliğe sahip olacaktır. Donuk olmayacaktır. Canlı olacaktır. O iki karşıtlık arasındaki ince bir denge olacaktır.
Canlı bir denge, canlı bir sessizlik arayan bir kimse, pazaryerine de Himalayalar'a da gitmekten hoşlanacaktır. Pazaryerine gidip gürültüden zevk alacaktır ve Himalayalar'a gidip sessizliğin tadına varmaktan da hoşlanacaktır. Ve bu iki zıt kutup arasında bir denge yaratacaktır ve bu dengede kalacaktır. Ve bu denge doğrusal çabalarla elde edilemez.
Zen tekniğinde "çabasız çaba" yönteminden kastedilen de budur. Bu teknik, çelişkili terimler — çabasız çaba, kapısız kapı ya da yolsuz yol — kullanır.
Zen her zaman sürecin doğrusal değil, diyalektik olacağının ipucunu vermek için çelişkili terimler kullanıverir. Karşıt reddedilmektense, emilmeli, içeri alınmalıdır. Karşıt bir tarafa atılmamalı — kullanılmalıdır. Bir tarafa atıldığında, her zaman senin için bir yük olacaktır. Bir tarafa atıldığında, seninle birlikte asılı kalacaktır. Kullanılmasza, çok şey kaçıracaksın.
Enerji dönüştürülebilir ve kullanılabilir. Ve o zaman sen, onu kullanarak daha canlı, daha yaşam dolu olacaksın. Karşıt emilmeli, içeri alınmalıdır, o zaman süreç diyalektik hale gelecektir.
Çabasızlık, hiç bir şey yapmamak, hareketsizlik — akarma — demektir. Çaba, çok yapmak, etkinlik — karma — demektir. Her ikisi de mevcut olmalıdır. Çok yap, ancak bir yapan olma — o zaman her ikisini de elde edersin. Dünyada devin, ancak onun bir parçası olma. Dünyada yaşa, ancak dünyanın içinde yaşamasına izin verme.
O zaman çelişkiler emilmiş, içine alınmış olur...
Ve benim yaptığım şey budur. Dinamik meditasyon bir çelişkidir. Dinamik çaba demektir, tam çaba. Ve meditasyon sessizlik, çaba yokluğu, etkinliğin olmaması anlamına gelir. Sen ona diyalektik meditasyon diyebilirsin.
KENDİNİ DOĞURMA
Yardımcı Olacak İpuçları
Benim dinamik meditasyon yöntemim, nefes alıp vermekle başlar çünkü nefes alıp vermek varlık içinde çok derin köklere sahiptir. Belki onu gözlemlememişsindir, fakat nefes alıp verişini değiştirebilirsen, pek çok şeyi de değiştirebilirsin. Eğer nefes alış verişini dikkatlice gözlemlersen, kızgınken belli bir nefes alış veriş ritmine sahip olduğunu göreceksin. Âşık iken tümden değişik bir ritim gelir sana. Gevşediğinde farklı nefes alıp verirsin; gerginken başka türlü nefes alıp verirsin. Kızgınken ve gevşemişken aynı şekilde nefes alıp veremezsin. Bu mümkün değildir.
Cinsel olarak uyarıldığında nefes alıp verişin değişir. Nefesinin değişmesine izin vermezsen, cinsel uyarımın kendiliğinden kaybolur. Bu, şu anlama gelir; nefes alış verişin zihinsel durumunla derinden ilişkilidir. Nefesini değiştirirsen, zihinsel durumunu da değiştirirsin. Yahut zihinsel durumunu değiştirirsen, nefes alış verişin değişir.
Bu nedenle ben nefes alıp verme ile başlıyorum ve yöntemin ilk aşamasında on dakikalık kaotik nefes alıp vermeyi tavsiye ediyorum. Kaotik nefes alıp verme ile hiçbir ritmi olmayan derin, hızlı ve güçlü nefes alıp vermeyi — sadece nefesi mümkün olduğunca kuvvetle ve derinden içeri çekip dışarı atmayı, içeri çekip dışarı atmayı — kastediyorum. İçeri çek; sonra da dışarı fırlat.
Bu kaotik nefes alıp verme, senin baskılanmış sisteminde kaos yaratmak içindir. Ne olursan ol, belli bir türden nefes alıp verme ile birliktesin. Bir çocuk belli bir biçimde nefes alıp verir. Eğer cinsel olarak korkuların varsa; belli bir tarzda nefes alıp verirsin. Derinden nefes alıp veremezsin çünkü her derin nefes cinsellik merkezine çarpar. Korkuyorsan derin nefes alamazsın. Korku sığ nefes oluşturur.
Bu kaotik nefes alıp verme, senin tüm geçmiş kalıplarını yok etmek içindir. Kendinden üretmiş olduğun her şeyi bu kaotik nefes alıp verme yok eder. Kaotik nefes alıp verme içinde bir kaos yaratır çünkü bir kaos yaratılmadığı sürece bastırılmış duygularını açığa çıkartamazsın. Ve şimdi bu duygular, çoktan bedenin içine hareket etmiş durumdalar.
Sen beden ve zihin değilsin; sen beden-zihinsin, psikosomatiksin. O halde bedeninle yapılan her şey zihnine ve zihninle yapılan her şey de bedenine ulaşır. Beden ve zihin aynı bütünlüğün iki ucudur.
On dakikalık kaotik nefes alıp verme harikadır! Ancak kaotik olmak zorundadır. O, bir tür pranayama, Yogaya özgü nefes alıp verme çeşidinden bir şey değildir. O basitçe nefes aracılığıyla kaos yaratmaktır. Ve o bir çok sebepten kaos yaratır.
Derin, hızlı nefes alıp vermek sana daha çok oksijen verir. Bedeninde daha çok oksijen olduğunda daha canlı hale gelirsin; daha fazla hayvansı. Hayvanlar daha canlıdır ve insan yarı ölü, yarı canlıdır. Seni tekrardan bir hayvana dönüştürmek gerekiyor. Ancak o zaman içinde daha yüksek bir şey gelişebilir.
Eğer sen sadece yarı canlı isen, seninle hiçbir şey yapılamaz. Bu nedenle bu kaotik nefes alıp verme seni bir hayvan yapacak; canlı, titreşen, diri — kanında daha fazla oksijen, hücrelerinde daha fazla enerji ile dolu. Bedenindeki hücreler daha fazla canlanacak. Bu oksijenlenme bedensel elektriğin yaratılmasına yardım eder — ya da sen ona biyoenerji diyebilirsin. Bedende elektrik olduğunda, içinde derinlere, kendinin ötesine doğru hareket edebilirsin. Elektrik içinde çalışacaktır.
Bedenin kendisine ait elektrik kaynakları vardır. Şayet sen onlara daha çok nefes alıp vererek ve daha fazla oksijen ile darbe vurursan akmaya başlarlar. Ve eğer sen gerçekten canlı hale gelirsen artık bir beden olmaktan çıkarsın. Sen daha çok canlandığında sistemine daha fazla enerji akar ve kendini fiziksel olarak daha az hissedersin. Kendini daha çok enerji gibi hissedip daha az madde gibi hissedersin.
Ve daha canlı olduğun her durumda, bu anlarda beden-merkezli değilsindir. Seksin bu kadar cazip olmasının nedenlerinden birisi; eğer eylemin geçekten içindeysen, tamamen hareket halindeysen, bütünü ile canlıysan sen beden olmaktan çıkarsın — sadece enerji olursun. Bu enerjiyi duyumsamak, bu enerji ile canlanmak, eğer ötesine geçmek istiyorsan çok gereklidir.
Dinamik meditasyon yöntemindeki ikinci adım duygusal boşalım, katarsistir. Ben sana bilinçli olarak çıldırmanı söylüyorum. Zihnine her ne geliyorsa — her ne ise — kendini ifade etmesine izin ver; onunla işbirliği yap. Hiç direnç yok; sadece bir duygu akışı.
Çığlık atmak istersen, o zaman at. İşbirliği yap onunla. Tüm varlığının dahil olduğu bütün, içten bir çığlık son derece iyileştirici, derinden iyileştiricidir. Pek çok şeyden, pek çok hastalıktan sadece çığlık atarak kurtulunur. Çığlığın tam olursa, tüm varlığın onun içinde olacaktır.
O halde sonraki on dakikada (bu ikinci aşama da on dakikadır) ağlayarak, dans ederek, haykırarak, zıplayarak, kahkaha atarak — "fıttır" dedikleri türden — kendini dışa vur. Birkaç gün içerisinde onun ne olduğunu hisseder hale geleceksin.
Başlangıçta bir çaba ile zorlanabilir, hatta sadece bu bir rol yapma bile olabilir. Bizler o kadar sahteleştik ki bizim tarafımızdan gerçek ya da özgün hiçbir şey yapılamaz hale geldi. Özgünce kahkaha atmamışız, ağlamamışız, haykırmamışız. Her şey sahte — bir maske. Yani bu yönteme başladığında — başlangıçta — zorlama yapılabilir. Biraz çabaya ihtiyaç olabilir; biraz rol yapma olabilir. Ama bu seni rahatsız etmesin. Devam et. Kısa süre sonra pek çok şeyi baskıladığın kaynaklara dokunacaksın ve onlar bir kez açığa çıktığında yükünden kurtulmuş hissedeceksin. Sana yeni bir hayat ulaşacak; yeni bir doğum gerçekleşecek.
Bu yüklerden kurtulma temel olandır ve o gerçekleşmeden, insanoğlu için meditasyon olmaz. Bir kez daha, istisnalardan söz etmiyorum. Onlar konumuzun dışındadır.
Osho:
Yapmaya devam et. Aşacaksın.
Buradaki nedenler gayet açık. İki temel sebep var. İlki, bu oldukça kuvvet gerektiren bir egzersiz olduğundan, vücudunun uyum sağlaması gerekecektir. Bundan dolayı, ilk birkaç gün tüm vücudun acılar içinde olması doğaldır. Ancak bu durum ilk 3-4 gün içinde aşıldığında vücudun hiç hissetmediğin kadar güçlü olacaktır.
Fakat temel neden bu değildir. Buradaki temel neden daha derinlerde bir yerlerdedir ki, günümüz modern psikolojisi de bunun peşindedir. Senin vücudun sadece fiziksel bir şey değildir. Vücudunda, kaslarında kısaca tüm yapında bastırmaya bağlı olarak bir çok şey devrededir. Sen şayet kızgınlığını bastırırsan vücudun zehirlenir. Zehir kaslarına girer, kanına girer. Bir şeyi bastırdığında bu sadece zihinsel bir olay olmaz aynı zamanda bu fiziksel bir olay olur, çünkü sen bir bütünsün. Sen vücut ve zihin değilsin sen "vücut-zihin�sin -psikosomatik. Her ikisisin. Bundan dolayı zihninle yaptığın her şey sonunda vücuda ve vücudunla yaptığın her şey de zihnine ulaşır, çünkü zihin ve vücut aynı varlığın iki ucu gibidirler.
Örneğin, kızdığında vücudunda neler olur. Kızdığında bazı zehirli maddeler kanına girer. Çünkü bu maddeler olmaksızın yeterince çılgın bir hale gelemezsin. Senin vücudun belirli kimyasallar salgılayan organlara sahiptir. Bu filozofik değil tamamen bilimsel bir gerçekliktir. Kanın zehirlenir.
Bundan dolayıdır ki kızdığında normal olarak yapamayacağın şeyleri yapabilir hale gelirsin...Çünkü çıldırmışsındır. Normal olarak kaldıramayacağın büyüklükteki bir taşı kaldırıp atabilirsin. Hatta bunu nasıl yaptığına sonradan kendin dahi inanamazsın. Normale döndüğünde aynı taşı kaldıramazsın, çünkü artık aynı değilsindir. O esnada belirli kimyasallar kanının içinde dolaşmakta, seni acil durum şartlarında tüm enerjini kullanılabilir kılmaktadır.
Bir hayvan sinirlendiği zaman, "sinirlenir". Kızgınlığı, siniri hakkında ahlaki bir değere, herhangi bir öğretiye sahip değildir. En doğal şekliyle kızar ve enerji açığa çıkar. Sen de hayvanlara benzer bir şekilde kızarsın. Fakat aynı zamanda toplum, ahlak, etik,... binlerce başka şeyler de seninledir. Sen kızgınlığını bastırmak zorundasındır. Kızgın olmadığını göstermelisin, gülümsemelisin -yüzde boyanmış gibi duran bir gülücük... Vücut savaşmaya hazırdır -savaşmaya yada kaçmaya, yüzleşmeye yada uzaklaşmaya... Vücut bir şeyler yapmaya hazırdır, kızgınlık bir şeyler yapmaya hazır olma durumudur yalnızca. Vücut sert ve saldırgan olacaktır.
Şayet sert ve saldırgan olabilirsen enerji açığa çıkacaktır. Ancak yapamazsın -bu uygun değildir, bastırırsın. Peki saldırmak için hazırlanmış kaslarına ne olacaktır. Sakatlanacaklardır. Enerjin onları saldırgan olmaya iterken, diğer taraftan sen de, saldırgan olmamaları için geri çekersin. Çatışma olacaktır. Tüm kaslarında, kanında ve tüm vücut dokularında bu çatışma olacaktır. Onlar bir şeyi ifade etmeye hazırken sen onları baskılıyorsun. Onları bastırıyorsun. O zaman vücudun sakatlanacaktır.
Bu tüm duygular için geçerlidir. Bu durum yıllarca gün be gün sürer. Ta ki, sonunda tüm vücudun tamamen sakat hale gelir. Tüm sinirlerin sakatlanır. Artık akmazlar, akışkan değildirler, canlı değildirler. Ölmüşlerdir, zehirlenmişlerdir. Tamamen düğüm olmuş, tüm doğallıklarını yitirmişlerdir.
Bir hayvana bak ve vücudunun o eşsiz zarafetini görmeye çalış. Peki insan vücuduna ne oldu? Neden aynı ölçüde zarif değil? Neden? Ona ne oldu? Ona bir şey yaptın, onu parçaladın ve doğal kendiliğindenliğini ve akışkanlığını kaybettirdin. O durağan bir hale geldi. Vücudunun her bir parçasında zehir var. Vücudunun her bir kasında bastırılmış öfke var, bastırılmış cinsellik var, bastırılmış hırs -her şey bastırılmış; kıskançlık, nefret. Orada her şey bastırılmış. Vücudun gerçekten çok hasta...
İşte meditasyon yapmaya başladığında tüm bu zehirler açığa çıkar. Vücudun tüm durağanlaşmış kısımları erir, yeniden akışkan hale gelir. Ve bu çok büyük bir çabadır. Kırk yıllık yanlış yollarda geçmiş bir hayattan sonra aniden meditasyon yapmak... tüm vücut ayaklanma halindedir. Tüm vücudun ağrıyacaktır. Fakat bu ağrılar gayet iyidir. Onları buyur etmelisin. Vücudunuz tekrar akmaya başlamasına izin ver. O yeniden zarif ve çocuksu olacaktır, canlılığını yeniden kazanacaksın. Ancak bu canlılık sana gelmeden önce cansız parçaların yeniden düzenlenmelidir ki, bu biraz acı verici olacaktır.
Psikologlar bizlerin vücudumuzun etrafında bir zırh yarattığımızı ve şimdi bu zırhın problem olduğunu söylerler. Kızdığında tüm kızgınlığını ifade edebilseydin ne olacaktı? Kızgınlık anında dişlerini sıkar, tırnaklarınla ve ellerinle bir şeyler yapmak istersin. Bunlar bize hayvan geçmişimizin mirasıdır. Ellerinle bir şeyler yapmak bir şeyleri tahrip etmek istersin.
Şayet parmaklarınla hiçbir şey yapmayacak olursan onlar sakatlanıp tüm zarafet ve güzelliklerini kaybedeceklerdir. Artık canlı değildirler. Ve zehir oradadır. İşte ne zaman biriyle tokalaşsan gerçekte dokunma yoktur, hayat yoktur, çünkü ellerin ölüdür.
Bunu hissedebilirsin. Bir ufak çocuğun eline dokun- arada ince bir fark vardır. Bir çocuk sana gerçekten elini verdiğinde -ki vermek istemediğinde kesinlikle vermez, elini çeker- bir çocuk sana asla ölü bir el vermez, basitçe elini çeker. Fakat bir çocuk sana elini vermek istediğinde, onun elinin senin elin içinde eriyormuş hissine kapılırsın. Sıcaklığı, akışı... sanki tüm çocuk elinin içindedir. Bir dokunuşla çocuk sana tüm sevgiyi ifade etmenin mümkün olduğunu gösterir.
Fakat aynı çocuk büyüdüğünde el sıkışırken ellerini ölü bir alet gibi kullanmaya başlayacaktır. Artık orada olmayacak onunla akmayacaktır. Bu blokajlar yüzünden olur.
Kızgınlık bloke edilir... gerçekten de ellerin çözülüp yeniden sevgiyi ifade edebilmelerinden önce yaman bir mücadele döneminden geçilmesi gerekir, kızgınlık en derinden ifade edilmelidir. Kızgınlık bu seviyeden açığa çıkarılmadığı sürece blokaj devam edecek ve sevgi oradan akamayacaktır,.
Senin sadece ellerin değil tüm vücudun blokedir. Birisine sarılabilirsin, birisini göğsüne bastırabilirsin ancak bu birisinin kalbine yakın olmakla eşdeğer değildir. Bunlar iki farklı şeydir. Birini göğsüne bastırmak fiziksel bir olaydır. Ancak kalbinin etrafında bir zırh varsa -duygularını engelleyen, o insan senden hiç olmadığı kadar uzak olacaktır, dostluk mümkün değildir. Ancak arada bir zırh, bir duvar yoksa o zaman kalbin diğerinde eriyecektir. Bir birleşme bir kaynaşma olacaktır.
Vücudun bir çok zehiri atmak zorundadır. Bu yerleşik zehirler yüzünden toksik ve acı çeker haldesin. Şimdi ben yeniden bir kaos yaratıyorum. Bu meditasyon senin içinde bir kaos yaratarak yeniden düzenlenmeni sağlamak ve bu yeni düzeni mümkün kılmak içindir. Sen olduğun halinle imha edilmelisin ki yeni olan doğabilsin. Olduğun halinle topyekün yanlıştasın. Sen imha edilmelisin ki ancak o zaman yeni bir şeyler yaratılabilsin. Acı olacaktır, ancak bu acı çok değerlidir.
Meditasyon yapmaya ve acı duymaya devam et. Vücudun direnmelerine kulak asma ve acı içinde kalmasına izin ver. Bu şiddetli acı senin geçmişinden kaynaklanmaktadır ve gidecektir. Sen hazır olduğunda o gidecektir. Ve o gittiğinde sen ilk defa bir vücuda sahip olacaksın. Şu anda sahip olduğun bir hapishane, bir kapsüldür. Bu kapsülde çevik ve canlı bir vücuda sahip değilsin. Hayvanlar bile senden daha güzel ve daha canlı vücutlara sahipler.
Yeri gelmişken, bu bizim neden giysilerle takıntı derecesinde ilgili olduğumuzu da açıklar- çünkü vücutlarımız değerli değildir. Giysilerinle takıntılı haldesin! Çıplakken vücuduna ne yapmış olduğunu görürsün. Giysilerin vücudunu senden saklar.
Meditasyon kamplarında bu durumu çok gözledim; kamplarda çıplaklığını sergileyen insanlar sadece güzel vücutlara sahip olanlardır çünkü onlar korkmazlar. Çirkin vücutlular ise gelir ve bu durumdan şikayet ederler. Korkuları doğaldır. Onlar diğerlerinin çıplaklığından değil, gerçekte kendilerinden, kendi vücutlarıyla yüz yüze gelmekten korkarlar.
Bu hastalıklı bir kısır döngüdür. Yaşayan, canlı bir vücuda sahip olmadığında onu saklamak ister ve sakladığında da onu daha ölü hale getirirsin.
Çağlar boyu giyinme sonucu vücutlarımızla ilgimizi kaybettik. Vücudunla kafası kesik bir halde karşılaşsan eminim ki kendi vücudunu tanıyamazssın. Çünkü ondan haberdar değilsin, ona dikkat etmeden, sadece içinde basitçe yaşıyorsun.
Biz vücutlarımıza fazlasıyla şiddet uyguladık. Dolayısıyla bu kaotik meditasyonda senin vücudunu tekrar canlanması için zorluyorum. Bir çok blokaj kırılacak, oturmuş, yerleşmiş birçok şey yerinden oynayacak, bir çok sistem yeniden akışkan hale gelecek. Acı olacaktır. Onu buyur et. O kutsaldır ve onu aşacaksın. Devam et! Ne yaptığını düşünmene gerek yok. Basitçe meditasyona devam et. Aynı süreçten geçen yüzlerce ve yüzlerce insan gördüm. Birkaç gün içinde acı gider. Ve acı gittiğinde vücudunda zekice bir sevinç hissedersin.
Şu anda bunu hissedemezsin çünkü acı burada. Sen onu biliyor olabilirsin veya olmazsın fakat acı tüm vücudunu kaplamış halde. O sürekli seninle olduğundan onun hakkında bilinçli değilsin. Her ne ki hep seninledir onun hakkında bilinçsizsindir. Meditasyon sırasında bilinçli hale gelirsin ve zihnin sana "Vazgeç ! Bütün vücudun ağrıyor" der. Zihnini dinleme. Basitçe devam et.
Acı bir süre içinde yok olacaktır. Ve acı gittiğinde, vücudun yeniden alıcı olduğunda, blokajlar yok olduğunda, tüm zehirler kaybolduğunda, sürekli olarak vücudunu saran bir neşe ve sevinç hissedeceksin. Her ne yapıyor yada yapmıyor olursan ol, vücudun hep bu akıllı sevincin titreşimleriyle sarmalanmış halde olacaktır.
Gerçekten sevinç vücudunun uyum içinde olduğundan başka anlam taşımaz -vücudun müzikal bir ritim içinde, başka bir şey değil. Neşe zevk değildir. Zevk başka bir şeyden türemiş olmalıdır. Neşe, sevinç tamamen kendin olmandır -canlı, enerjik ve hayatının merkezinde. Vücudunun etrafında ve içinde ince bir müzik, bir senfoni. Bu neşedir. Ancak vücudun akarken, bir nehir gibi akarken neşe içinde olabilirsin.
O gelecektir, ancak önce acıdan geçmelisin. Bu senin kaderinin bir parçası, çünkü onu sen yarattın. Şayet orta yerde durmazsan o gidecek. Şayet ortada durursan eski düzen yine orada olacaktır. Dört beş günde her şey eskiye döner, yoluna girer, "tamam" olur. Bu "tamam olmaya" dikkat et !
Yapmaya devam et. Aşacaksın.
Buradaki nedenler gayet açık. İki temel sebep var. İlki, bu oldukça kuvvet gerektiren bir egzersiz olduğundan, vücudunun uyum sağlaması gerekecektir. Bundan dolayı, ilk birkaç gün tüm vücudun acılar içinde olması doğaldır. Ancak bu durum ilk 3-4 gün içinde aşıldığında vücudun hiç hissetmediğin kadar güçlü olacaktır.
Fakat temel neden bu değildir. Buradaki temel neden daha derinlerde bir yerlerdedir ki, günümüz modern psikolojisi de bunun peşindedir. Senin vücudun sadece fiziksel bir şey değildir. Vücudunda, kaslarında kısaca tüm yapında bastırmaya bağlı olarak bir çok şey devrededir. Sen şayet kızgınlığını bastırırsan vücudun zehirlenir. Zehir kaslarına girer, kanına girer. Bir şeyi bastırdığında bu sadece zihinsel bir olay olmaz aynı zamanda bu fiziksel bir olay olur, çünkü sen bir bütünsün. Sen vücut ve zihin değilsin sen "vücut-zihin�sin -psikosomatik. Her ikisisin. Bundan dolayı zihninle yaptığın her şey sonunda vücuda ve vücudunla yaptığın her şey de zihnine ulaşır, çünkü zihin ve vücut aynı varlığın iki ucu gibidirler.
Örneğin, kızdığında vücudunda neler olur. Kızdığında bazı zehirli maddeler kanına girer. Çünkü bu maddeler olmaksızın yeterince çılgın bir hale gelemezsin. Senin vücudun belirli kimyasallar salgılayan organlara sahiptir. Bu filozofik değil tamamen bilimsel bir gerçekliktir. Kanın zehirlenir.
Bundan dolayıdır ki kızdığında normal olarak yapamayacağın şeyleri yapabilir hale gelirsin...Çünkü çıldırmışsındır. Normal olarak kaldıramayacağın büyüklükteki bir taşı kaldırıp atabilirsin. Hatta bunu nasıl yaptığına sonradan kendin dahi inanamazsın. Normale döndüğünde aynı taşı kaldıramazsın, çünkü artık aynı değilsindir. O esnada belirli kimyasallar kanının içinde dolaşmakta, seni acil durum şartlarında tüm enerjini kullanılabilir kılmaktadır.
Bir hayvan sinirlendiği zaman, "sinirlenir". Kızgınlığı, siniri hakkında ahlaki bir değere, herhangi bir öğretiye sahip değildir. En doğal şekliyle kızar ve enerji açığa çıkar. Sen de hayvanlara benzer bir şekilde kızarsın. Fakat aynı zamanda toplum, ahlak, etik,... binlerce başka şeyler de seninledir. Sen kızgınlığını bastırmak zorundasındır. Kızgın olmadığını göstermelisin, gülümsemelisin -yüzde boyanmış gibi duran bir gülücük... Vücut savaşmaya hazırdır -savaşmaya yada kaçmaya, yüzleşmeye yada uzaklaşmaya... Vücut bir şeyler yapmaya hazırdır, kızgınlık bir şeyler yapmaya hazır olma durumudur yalnızca. Vücut sert ve saldırgan olacaktır.
Şayet sert ve saldırgan olabilirsen enerji açığa çıkacaktır. Ancak yapamazsın -bu uygun değildir, bastırırsın. Peki saldırmak için hazırlanmış kaslarına ne olacaktır. Sakatlanacaklardır. Enerjin onları saldırgan olmaya iterken, diğer taraftan sen de, saldırgan olmamaları için geri çekersin. Çatışma olacaktır. Tüm kaslarında, kanında ve tüm vücut dokularında bu çatışma olacaktır. Onlar bir şeyi ifade etmeye hazırken sen onları baskılıyorsun. Onları bastırıyorsun. O zaman vücudun sakatlanacaktır.
Bu tüm duygular için geçerlidir. Bu durum yıllarca gün be gün sürer. Ta ki, sonunda tüm vücudun tamamen sakat hale gelir. Tüm sinirlerin sakatlanır. Artık akmazlar, akışkan değildirler, canlı değildirler. Ölmüşlerdir, zehirlenmişlerdir. Tamamen düğüm olmuş, tüm doğallıklarını yitirmişlerdir.
Bir hayvana bak ve vücudunun o eşsiz zarafetini görmeye çalış. Peki insan vücuduna ne oldu? Neden aynı ölçüde zarif değil? Neden? Ona ne oldu? Ona bir şey yaptın, onu parçaladın ve doğal kendiliğindenliğini ve akışkanlığını kaybettirdin. O durağan bir hale geldi. Vücudunun her bir parçasında zehir var. Vücudunun her bir kasında bastırılmış öfke var, bastırılmış cinsellik var, bastırılmış hırs -her şey bastırılmış; kıskançlık, nefret. Orada her şey bastırılmış. Vücudun gerçekten çok hasta...
İşte meditasyon yapmaya başladığında tüm bu zehirler açığa çıkar. Vücudun tüm durağanlaşmış kısımları erir, yeniden akışkan hale gelir. Ve bu çok büyük bir çabadır. Kırk yıllık yanlış yollarda geçmiş bir hayattan sonra aniden meditasyon yapmak... tüm vücut ayaklanma halindedir. Tüm vücudun ağrıyacaktır. Fakat bu ağrılar gayet iyidir. Onları buyur etmelisin. Vücudunuz tekrar akmaya başlamasına izin ver. O yeniden zarif ve çocuksu olacaktır, canlılığını yeniden kazanacaksın. Ancak bu canlılık sana gelmeden önce cansız parçaların yeniden düzenlenmelidir ki, bu biraz acı verici olacaktır.
Psikologlar bizlerin vücudumuzun etrafında bir zırh yarattığımızı ve şimdi bu zırhın problem olduğunu söylerler. Kızdığında tüm kızgınlığını ifade edebilseydin ne olacaktı? Kızgınlık anında dişlerini sıkar, tırnaklarınla ve ellerinle bir şeyler yapmak istersin. Bunlar bize hayvan geçmişimizin mirasıdır. Ellerinle bir şeyler yapmak bir şeyleri tahrip etmek istersin.
Şayet parmaklarınla hiçbir şey yapmayacak olursan onlar sakatlanıp tüm zarafet ve güzelliklerini kaybedeceklerdir. Artık canlı değildirler. Ve zehir oradadır. İşte ne zaman biriyle tokalaşsan gerçekte dokunma yoktur, hayat yoktur, çünkü ellerin ölüdür.
Bunu hissedebilirsin. Bir ufak çocuğun eline dokun- arada ince bir fark vardır. Bir çocuk sana gerçekten elini verdiğinde -ki vermek istemediğinde kesinlikle vermez, elini çeker- bir çocuk sana asla ölü bir el vermez, basitçe elini çeker. Fakat bir çocuk sana elini vermek istediğinde, onun elinin senin elin içinde eriyormuş hissine kapılırsın. Sıcaklığı, akışı... sanki tüm çocuk elinin içindedir. Bir dokunuşla çocuk sana tüm sevgiyi ifade etmenin mümkün olduğunu gösterir.
Fakat aynı çocuk büyüdüğünde el sıkışırken ellerini ölü bir alet gibi kullanmaya başlayacaktır. Artık orada olmayacak onunla akmayacaktır. Bu blokajlar yüzünden olur.
Kızgınlık bloke edilir... gerçekten de ellerin çözülüp yeniden sevgiyi ifade edebilmelerinden önce yaman bir mücadele döneminden geçilmesi gerekir, kızgınlık en derinden ifade edilmelidir. Kızgınlık bu seviyeden açığa çıkarılmadığı sürece blokaj devam edecek ve sevgi oradan akamayacaktır,.
Senin sadece ellerin değil tüm vücudun blokedir. Birisine sarılabilirsin, birisini göğsüne bastırabilirsin ancak bu birisinin kalbine yakın olmakla eşdeğer değildir. Bunlar iki farklı şeydir. Birini göğsüne bastırmak fiziksel bir olaydır. Ancak kalbinin etrafında bir zırh varsa -duygularını engelleyen, o insan senden hiç olmadığı kadar uzak olacaktır, dostluk mümkün değildir. Ancak arada bir zırh, bir duvar yoksa o zaman kalbin diğerinde eriyecektir. Bir birleşme bir kaynaşma olacaktır.
Vücudun bir çok zehiri atmak zorundadır. Bu yerleşik zehirler yüzünden toksik ve acı çeker haldesin. Şimdi ben yeniden bir kaos yaratıyorum. Bu meditasyon senin içinde bir kaos yaratarak yeniden düzenlenmeni sağlamak ve bu yeni düzeni mümkün kılmak içindir. Sen olduğun halinle imha edilmelisin ki yeni olan doğabilsin. Olduğun halinle topyekün yanlıştasın. Sen imha edilmelisin ki ancak o zaman yeni bir şeyler yaratılabilsin. Acı olacaktır, ancak bu acı çok değerlidir.
Meditasyon yapmaya ve acı duymaya devam et. Vücudun direnmelerine kulak asma ve acı içinde kalmasına izin ver. Bu şiddetli acı senin geçmişinden kaynaklanmaktadır ve gidecektir. Sen hazır olduğunda o gidecektir. Ve o gittiğinde sen ilk defa bir vücuda sahip olacaksın. Şu anda sahip olduğun bir hapishane, bir kapsüldür. Bu kapsülde çevik ve canlı bir vücuda sahip değilsin. Hayvanlar bile senden daha güzel ve daha canlı vücutlara sahipler.
Yeri gelmişken, bu bizim neden giysilerle takıntı derecesinde ilgili olduğumuzu da açıklar- çünkü vücutlarımız değerli değildir. Giysilerinle takıntılı haldesin! Çıplakken vücuduna ne yapmış olduğunu görürsün. Giysilerin vücudunu senden saklar.
Meditasyon kamplarında bu durumu çok gözledim; kamplarda çıplaklığını sergileyen insanlar sadece güzel vücutlara sahip olanlardır çünkü onlar korkmazlar. Çirkin vücutlular ise gelir ve bu durumdan şikayet ederler. Korkuları doğaldır. Onlar diğerlerinin çıplaklığından değil, gerçekte kendilerinden, kendi vücutlarıyla yüz yüze gelmekten korkarlar.
Bu hastalıklı bir kısır döngüdür. Yaşayan, canlı bir vücuda sahip olmadığında onu saklamak ister ve sakladığında da onu daha ölü hale getirirsin.
Çağlar boyu giyinme sonucu vücutlarımızla ilgimizi kaybettik. Vücudunla kafası kesik bir halde karşılaşsan eminim ki kendi vücudunu tanıyamazssın. Çünkü ondan haberdar değilsin, ona dikkat etmeden, sadece içinde basitçe yaşıyorsun.
Biz vücutlarımıza fazlasıyla şiddet uyguladık. Dolayısıyla bu kaotik meditasyonda senin vücudunu tekrar canlanması için zorluyorum. Bir çok blokaj kırılacak, oturmuş, yerleşmiş birçok şey yerinden oynayacak, bir çok sistem yeniden akışkan hale gelecek. Acı olacaktır. Onu buyur et. O kutsaldır ve onu aşacaksın. Devam et! Ne yaptığını düşünmene gerek yok. Basitçe meditasyona devam et. Aynı süreçten geçen yüzlerce ve yüzlerce insan gördüm. Birkaç gün içinde acı gider. Ve acı gittiğinde vücudunda zekice bir sevinç hissedersin.
Şu anda bunu hissedemezsin çünkü acı burada. Sen onu biliyor olabilirsin veya olmazsın fakat acı tüm vücudunu kaplamış halde. O sürekli seninle olduğundan onun hakkında bilinçli değilsin. Her ne ki hep seninledir onun hakkında bilinçsizsindir. Meditasyon sırasında bilinçli hale gelirsin ve zihnin sana "Vazgeç ! Bütün vücudun ağrıyor" der. Zihnini dinleme. Basitçe devam et.
Acı bir süre içinde yok olacaktır. Ve acı gittiğinde, vücudun yeniden alıcı olduğunda, blokajlar yok olduğunda, tüm zehirler kaybolduğunda, sürekli olarak vücudunu saran bir neşe ve sevinç hissedeceksin. Her ne yapıyor yada yapmıyor olursan ol, vücudun hep bu akıllı sevincin titreşimleriyle sarmalanmış halde olacaktır.
Gerçekten sevinç vücudunun uyum içinde olduğundan başka anlam taşımaz -vücudun müzikal bir ritim içinde, başka bir şey değil. Neşe zevk değildir. Zevk başka bir şeyden türemiş olmalıdır. Neşe, sevinç tamamen kendin olmandır -canlı, enerjik ve hayatının merkezinde. Vücudunun etrafında ve içinde ince bir müzik, bir senfoni. Bu neşedir. Ancak vücudun akarken, bir nehir gibi akarken neşe içinde olabilirsin.
O gelecektir, ancak önce acıdan geçmelisin. Bu senin kaderinin bir parçası, çünkü onu sen yarattın. Şayet orta yerde durmazsan o gidecek. Şayet ortada durursan eski düzen yine orada olacaktır. Dört beş günde her şey eskiye döner, yoluna girer, "tamam" olur. Bu "tamam olmaya" dikkat et !