Hayali Bir Yarın İçin Bugünü Feda Etmek Dedemin öldüğü günden beri ölüm benim için daimi bir refakatçi haline geldi. O gün ben de onunla öldüm çünkü bir şey kafamda kesinlik kazandı; yedi yıl da yetmiş yıl da yaşasan ne farkeder? Bir gün mutlaka öleceksin. Onun kadar iyi, onun kadar güzel bir insan öylece ölüvermişti. Yaşamın anlamı neydi öyleyse? Bu bana işkence eden bir soruya dönüşmüştü; yaşamın anlamı neydi? Eline ne geçmişti? Onca yıl iyi bir insan olarak yaşamıştı ama, ne için? Öylece bitivermişti işte, ardında hiçbir iz kalmaksızın. Onun ölümü beni son derece ciddileştirmişti. Dedemin ölümünden önce de ciddi biriydim. Henüz dört yaşındayken insanların ömürlerinin sonuna kadar ertelemeyi başardıkları sorular hakkında düşünmeye başlamıştım bile. Ertelemeye inanmıyordum. Bu konularda dedeme sorular sormaya başladığımda bana, "Bu soruları sormak için önünde koskoca bir ömür var. Hiç acele etme. Hem bunları düşünmek için daha çok küçüksün." demişti. Ona, "K...