Batıda neden size seks gurusu diyorlar?

"Bhagwan, Batıda neden size seks gurusu diyorlar?"
Bu çok uzun bir Hıristiyan geleneğine dayanır; bastırma. Bu bir tür provokasyon sonucunda bana yapıştırılmaya çalışılan bir etikettir. Benim seks ile bir işim yok. Size nasıl seks yapılacağını öğretmiyorum. Size bir an için seksten bahsediyor isem bu sizlerin baskıcı geleneklerden gelmenizden dolayı. Bundan asıl sorumlu ben değilim, onlar. Onlar insan hayatını paralize ettiler, sakatladılar. Onların tüm stratejisi cinsel enerjinin bastırılması üzerine kuruludur.
Varolan tek enerjinize alt düzeylerde seks adı verilir. Bu enerjiyi meditasyon simyası ile dönüştürdüğünüzde, damıttığınızda yukarıya doğru hareket eder. Sevgi, şefkat ve şükrana dönüşür. Seks ise kabadır, rafine edilmemiştir, hamdır. Maden ocağındaki işlenmemiş elmas gibidir. Gerçek dönüşümde aşkınlık vardır. Dinler onu dönüştürmek yerine bastırdılar. Bastırmanın doğal sonucu sapkın insandır. Seks saplantıları oluşur. Aslında bana seks gurusu diyenler seks saplantısı olan insanlardır.
Ben seks hakkında meditasyondan, Tanrıdan, şükrandan daha fazla konuşmuş değilim. Ne zaman seks hakkında bir şey söyleyecek olsam hemen onun üzerine atlıyorlar. Üç yüz kitabımdan sadece bir tanesi seks hakkında. Bu kitabın adı da "Seksten Süper Bilince" dir. Kitabın sadece başlangıcı seks ile ilgili. Seksi derinlemesine anlarsanız sizi samadhi'ye ulaştırır. Çok enteresan bir olay olarak bu kitabım milyonlarca kişiye ulaştı. Diğer kitaplarım bu kadar çok kişiye ulaşmadı. Bu kitabı okumayan tek bir Hindu aziz kalmadı. Kitabı tartıştılar, eleştirisini yaptılar. Karşı olan birçok kitap yazıldı. Bu kadar ilginin sebebi nedir? O da kitaplarımdan biri sadece. Ama insanların seks saplantısı var. Özellikle de dindar görünümlü olanların. Bana yapıştırdıkları etiket de onlardan geldi zaten.
İnsanlar çağlardır hayata karşı olumsuz yetiştirildi. Ben hayatı her yönüyle kabul ediyorum. Bu onu değiştirmek istemediğim manasına gelmez. Aslında onu değiştirmenin yolu önce nerede iseniz oradan başlamaktır. Önce nerede olduğunuzu tespit edin. Önce kendi gerçekliğini bul ki onun ötesine geçebilme şansın olsun. Varlığındaki tüm imkanları araştırmalısın.
Seks bu dünyadaki en önemli olaylardan biridir. Fakat çocukluğunuzdan beri kandırıldınız. Size seks hakkında yalan yanlış şeyler söylendi. Hayatınızdaki gerçekleri keşfedince bu sefer benliğinizi büyük bir suçluluk duygusu kapladı. Bu suçluluk duygusu, size din adamlarının, politikacıların, pedagogların, ebeveynlerinizin mirasıdır.
Öyle bir durum yarattılar ki hayatınızdaki suniliği ve onun belirtilerini keşfedemez hale geldiniz. Sizi kandırdılar, güveninize ihanet ettiler. Her çocuğun ebeveynine gerçekten saygı duymayışının sebebi bu aldatmadır. Öğrenci, öğretmen ilişkisi de aynıdır. Güvendiler ve kandırılarak ihanete uğradılar.
Mutlak yalanlar çok derinlere işledi. Yanlış yapma hissi duyar, bu yapılmamalıydı diye hissedersiniz. Çevrenize çok kalın bir kabuk ördü. Bu gerçeği hissetmek bile size korku verir.
Ufak kız annesi banyo yaparken içeri girer ve sorar "Anne, önünde aşağı doğru asılı olan şeyler ne?"
Anne "Bunlar mı yavrum? Bunlar balonlar."
Küçük kız devam eder "Peki ne işe yararlar?"
Anne yanıtlar "Öldüğün zaman yavrum şişerler ve seni cennete doğru uçururlar."
Ufak kız bir an susar ve devam eder "Anne, sanırım bizim hizmetçi ölüyor. Oh Tanrım geliyorum derken babam da üzerine çıkmış balonlarını şişiriyordu."
Çocuklar er veya geç gerçeği bulacaklardır. Ne kadar gizleyebilirsiniz ki? Saklamaya gerek yok. Çocuk araştırmaya başlayınca her şey olduğu gibi anlatılmalı. Zihinlerini yalanlarla doldurmayın. Söylediğiniz yalanı anlayınca, bu sefer oraya gerçekten takılacak. Gerçek zorluk budur aslında. Bölünmeye, parçalanmaya başlayacak. "Bu yanlıştır" diyecek, hayat ise "Devam et" diyecek. Biyolojisi bir şey derken, psikolojisi başka bir şey diyecek. Böylece onda şizofrenik bir durum yaratacaksınız. Ben bu suça karşıyım. Ben her çocuğun hayatın gerçekleri hakkında olabildiğince farkında olmasını istiyorum. Herhangi bir suçluluk duygusu yaratmaya gerek yok. Fakat dinlerin hemen hepsi suçluluk üzerine kurulu.
Gözlerinize perde çektiler. Sizi hemen hemen körleştirdiler. Sadece perdeyi görebildiğiniz bir hale geldiniz. Bu perdeler sunidir, yanlıştır, yalanlardan oluşur, bozar, çarpıtır.
Ben, gerçeğe mutlak saygı duyuyorum. Başka bir şeyin önemi yok benim için. Ortaya çıkan insanlık, çirkin bir insanlık. Ben gerçeklerin içerisinde yaşayan bir insanlık istiyorum. Suni veya çılgın değil fakat bütünleşmiş, zeki, herhangi bir şeye saplanmamış. Size aşılanan kurallardaki saplantılara dikkat edin.
Sicilyalı Triddu hayatının kırk yılını sadece seks ile geçirir. Sonunda büyük bir ümitsizliğe kapılır ve psikanalize gitmeye karar verir. İtalya'nın zirvedeki çok parlak ve özel bir psikanalistinden randevu alır ve gider.
Doktora kısaca hayatını anlatır ve yardım edip edemeyeceğini sorar. Doktor "Size yeni bir teknik uygulayacağız, sanırım yardımı olacak" der.
İlk gün doktor kağıda bir daire çizer ve Triddu'ya göstererek "Bu nedir?" diye sorar.
Triddu: "Çok kolay doktor bey bu bir kadının vajinası" der.
Ertesi gün doktor bir üçgen çizer ve ne gördüğünü sorar.
Triddu "Dünkü vajinanın bir başka pozu" diye yanıtlar.
Doktor üçüncü gün seksüel olarak yorumlanamayacak bir şekil göstermeye karar verir. Bir dikdörtgen çizer, ortasına da bir nokta koyar ve sorar "Evet bayım şimdi ne görüyorsunuz acaba?"
Triddu "Komik olmayın doktor bey bu da dünkü resmin aynısı. Yukarıdan bir yatağa bakıyorsunuz ve ortasında da son üç gündür saplandığınız vajina var" der
Doktor "Sizde kesinlikle seksüel saplantı ve sapıklık var" diye bağırır.
Triddu "Ben mi? Her gün bu pornografik resimleri çizen kim öyleyse" der.
Dinler insanda değişik bir durum yarattı. Hem sizde seks saplantısı yarattı, hem de bundan suçluluk duymanıza neden oldu. Onlar yarattıkları bu suçluluk duygusu yüzünden suçludurlar. Fakat bu suçluluk duygusunu derinlemesine incelerseniz ince bir strateji içerdiğini görürsünüz. Bir insan suçluluk hissederse zayıf düşer. Bölünür ve aptallaşır. Böylece daha kolay yönetilir ve tüketilir. Özgürlüğünü kaybeder. Böylece kiliselerin, devletlerin, felsefelerin, teolojilerin kölesi haline gelir.
Nietzsche şöyle der: "Papazlar insanların seksten özgürleşmesine yardım edemediler. Fakat onların seksten aldıkları hazzı zehirlediler." Bu durum büyük bir zorluk ortaya çıkardı. Eğer ondan yeterince haz alamadıysanız, arzularınız devam eder. Haz yeterli düzeye erişince, zamanı geldiğinde onu kendiliğinden bitirirsiniz. Kadınları düşünmeyi ortadan kaldıramazsınız. O zamanla kendiliğinden ortadan kalkar. Onu yok etmeye çalışırsanız eğer daha inatçı, sürekli ve sapkın bir hal alır. Aydınlanıncaya kadar kadınlar erkekleri, erkekler de kadınları düşünmek zorundadır. Bu doğal bir süreçtir ve yanlış olan bir şey içermez. Fakat size ufaklığınızdan beri söylenen saçma ve yanlış şeyler sizi çevreledi. Bunlara son vermedikçe yetişkin bir insan olamayacaksınız.
İki çocuk konuşurken biri diğerine şöyle der "Babam asla geneleve gitmemem gerektiğini söyledi."
Diğeri sorar "Peki niye olduğunu söyledi mi?"
"Eğer böyle yerlere gidersem, görmemem gereken şeyleri görürmüşüm."
"Peki gittin mi?"
"Evet"
"Ne gördün?"
"Babamı."
Yalan ve bozulma çağlardır rutin bir hal aldı. Suçluluk sizi kadınları arzulamaktan kurtarmaz. Sadece aldığınız hazzı zehirler. Benim gözlemim şudur. İnsanlar on dört yaşında seksüel olgunluğa erişir ve kırk iki yaşında seksin ötesine geçebilecek bir hale gelir. Tabii ki seks doğal ve suçluluk duymadan yaşanabilir ise eğer. Onu yaşadığınızda neşesini de, ıstırabını da görürsünüz. Bu deneyimler sizi olgunlaştırır ve kıvama getirir.
Yalan yanlış gelenekler ile bağ kesilmelidir. Eğer doğru düzgün bir hayat yaşamak istiyorsanız önce ebeveynleriniz ile psikolojik bağınızı kesin. Bu onlara saygısızlık yapın veya sevmeyin manasına gelmez. Aslında ancak psikolojik olarak onlardan bağımsız olursanız onları gerçekten sevebilirsiniz ve onlara saygı duyabilirsiniz. Ancak o zaman onları atfedebilir ve onlar için şefkat hissedebilirsiniz. Onları ancak psikolojik olarak özgür ve olgun olduğunuzda affedebilirsiniz.
Bana devamlı kadınları düşündüğünü söyleyenler oluyor. Tabii ki düşünürsünüz çünkü düşünmemeniz gerektiği söylendi. Size kadınların cehenneme açılan kapılar olduğu söylendi. Sizi bu dünyaya zincirledikleri söylendi. Bağımlılık sebebi oldukları söylendi. Ancak şunu unutmayın tüm kutsal kitaplar kadınları yargılayan, ayıplayan erkekler tarafından yazıldı. Bu sebepten ötürü bir erkek şovenizmi içerirler. Kadınlar yazmış olsaydı tersi olacaktı.
Eğer beni gerçekten anlıyorsanız her çeşit bastırmaya karşı olduğumu göreceksiniz. Arzularınızı anlayın, onları bastırmayın. Ancak anlayış aracılığıyla onların ötesine geçersiniz. Ancak meditasyon ve anlayış ile daha uyanık bir hale gelirsiniz. Bilinçsizliğiniz yavaş yavaş bilinçliliğe dönüşür. Karanlıkla dolu olan ışıkla dolu hale gelir. Bu özgürlüktür, moksha'dır. Ancak ışıkla dolmak aydınlanmadır. Ancak o zaman arzular sona erer. Her ne yaşıyor iseniz tadına varın, onu ifade edin. İfade etmek deneyimin bir parçasıdır. Bütünüyle sev, aşkın tadına var, dans et. Aşkı tüm olanakları içerisinde yaşa. Bölünmüş yaşama, soğuk davranma.
Şizofrenik insanlık binlerce papaz yüzünden oluştu. Onların "Şunu yap bunu yapma" demeleri yüzünden. Benim çabam gözlerinize inen perdeyi uzaklaştırmak. Böylece neyin doğru olduğunu görebilirsiniz ve aksini yapmazsınız. Gerçek din açıklık getirir ve bu açıklık sizi dönüştürür.
Güzel bir prenses evlenme çağına gelir ve adaylar gözden geçirilmeye başlanır. Prensesin koşulları vardır. Soracağı üç soruya tatmin edici yanıtlar verecektir adaylar. Görüşme özel ve çıplak yapılacaktır. Aday olan kişi tatmin edici yanıtlar veremezse hapse atılacaktır.
Birçok aday gelir ve prenses hepsine sorularını sorar. Fakat hiçbirinden tatmin olmaz ve hapishane dolar. En sonunda bir Kudüslü gelir.
Prenses yine sorularına başlar. Önce göğüslerini göstererek sorar "Bunlar nedir?"
'"Göz alıcı süt ve bal tepeleri." Yanıttan memnun kalan prenses devam eder. Adayın cinsel organını işaret eder ve sorar "Bu nedir?"
"Hayat yolu ve Kudüs'ün çanları."
Prenses iyice memnun olarak devam eder. Bu sefer kendi cinsel organını işaret eder ve sorar "Bu nedir?"
"İnsan yaratılışının merkezi."
Prenses tüm yanıtlardan çok memnun kalmıştır. Adaya döner ve şöyle der "Şimdi sıra en son sınava geldi. Hemen süt ve bal tepelerine tırman, hayat yolunu yaratılışın merkezine koy ve Kudüs'ün çanlarını çalmaya başla."
Bazen bana gelip seksten kurtulmak ve mükemmel bir münzevi olmak istediğini söyleyerek kutsama isteyenler oluyor.
Peki o zaman Kudüs'ün çanlarını kim çalacak? Aceleci olmayın. Bir gün gerçek bir münzevi olmanız beni de memnun eder. Bu bir arzudan dolayı değil derin bir anlayıştan kaynaklanmalı. Seksin içerdiği çelişkiyi anlayın. Seks anlık bir zevk getirir. O an için bir başka dünyaya açılırsınız. Zamansızlığı yaşar, başka birinin meltemine kapılırsınız. Ego ortadan kalkar ve neşe ve orgazmik bir sevinç yaşarsınız. Fakat bu anlıktır ve her şey tekrar kaybolur. Şimdi size her şey daha karanlık gelmeye başlar. Çünkü ötede olan bir şeyin tadına vardınız. Ve artık mukayese yapabiliyorsunuz. Anlık zevkler kaybolunca bu sefer olumsuz kutba kayarsınız. "Tüm bu anlık zevklerin manası nedir? Bir anlıksa bir değeri yok" dersiniz. Oysa onun için o kadar beklediniz, onu ne kadar istediniz. Oysa şimdi sizden kaçıp gitti. Ellerinizde anılardan başka bir şey kalmadı. Yerini karanlık, ıstırap ve acıya bıraktı. İşte bu gibi anlarda içinizde münzevilik isteği yükselebilir.
Fakat bunları unutursunuz. Güzel bir kadın görür ve bu sefer farklı olacağını umarsınız. Şimdi tekrar olumlu kutuptasınız. Bu devam eden kısır bir döngüdür. Bir olumlu bir olumsuz. Geceyle gündüz gibi... Biz buna Doğu'da yaşam tekerleği -doğum ve ölüm tekerleği- zıt kutupların döngüsü deriz. Tekerlekte devamlı dönersiniz. Olumlu anlarda, zirvede hissedersiniz ve münzevilik çok saçma gelir. Fakat olumsuz anlarda, tüm olumluluğun bir sevdaya kapılma olduğunu düşünürsünüz. Bu kısır döngü anlaşılmadıkça hayat boyu devam eder.
Olumsuzken karar alırsanız hayat da olumsuz bir hale dönüşür. Hemen hemen geçmişte tüm dinlerin başına gelen budur. Manastırlara, tapınaklara, dağlara kaçabilirsiniz fakat seks sizi terk etmez. Çünkü o sizin dışınızda değil içinizde olan bir şeydir. O sizin biyolojiniz, fizyolojiniz, psikolojinizdir. Hormonlar sizin içinizde salgılanıyor. Münzevi olabilmek için cinsel organlarını kesen aptallar bile oldu. Aslında bu bir tür cinnetten başka bir şey değil.
Günümüzde beyindeki seks merkezi keşfedilmiş durumda. Kafanıza ufak bir pencere açıp, buraya elektrotlar koyabilir ve herhangi bir organınızı işe karıştırmadan titreşim vererek orgazm yaşayabilirsiniz.
Böylece sadece insanların gülümseyen yüzlerini göreceksiniz. Bir butona basarak bir Buda gibi mutlu görünecekler. O zaman evlilikler bitecek. Homoseksüellik, heteroseksüellik her türlü seksüellik bitecek. Fakat bu durum bir tehlike de taşımakta. İnsanları günde binlerce orgazmdan nasıl alıkoyacaksınız. İşi gücü bırakacaklar. Seksin limitleri yok olacak.
Skinner'ın deneyleri bu durumun tehlikesini fareler üzerinde kanıtladı. Fareler başka bir şey yapmayı bıraktılar. Yemiyor, içmiyor, uyumuyorlardı sadece butona basıyorlardı. Fareler binlerce orgazma dayanamayıp öldüler tabii ki. Fareler ölünceye kadar da butona basmaya devam ettiler.
Münzevilik kendi doğasıyla gelir. O olumsuz bir anda alınan bir karar değildir. O aşkın bilgelik durumunda oluşan bir haldir. Olumluyu ve olumsuzu defalarca görürsünüz. Doğanın size oynadığı oyunu defalarca görürsünüz. Aşkın içerisinde uyanık, bilinçli olun ve ötesine geçin. İnsanoğlu artık yaşını doldurdu. İçsel problemlere yeni bir bakış açısı gerekli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder